Google+ boş mideye iki duble viski: Dünden devam(long, slow goodbye)

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Dünden devam(long, slow goodbye)



Dün yayınlayıp, bu sabah görünce afalladığım bir yazı vardı. http://bosmideyeikidubleviski.blogspot.com/2011/07/ill-take-care-of-you.html

Linki budur. Garip bir biçimde İngilizce döşenmişim içimdekileri. Yakıp yıkmışım kendimi. En son 17 yaşındayken İngilizce yazmıştım sanırım. Bir de Facebook'ta parçaları not olarak paylaşırken yazıyordum. Neyse ne, kimsenin şeyinde değil dil; mevzu benim şeyim olunca.

Şimdi hatırladım, bir edebiyat hocamız vardı ortaokulda. Pis herif pazartesi günü, güneşin altında; dersler başlamadan bir edebiyat sunumu yapmıştı. Artık o hafta Türkçe haftası mıydı, edebiyat haftası mıydı bilmiyorum lakin biz homurdanmaya başlayınca; ""Şey" kelimesini ne kadar sık kullandığınızın farkına varın önce!" demişti. Hocam, o zaman söyleyememiştim size; biz "şey" kelimesini, dar kelime dağarcığımız sebebiyle değil; terbiyesiz olduğumuz için kullanıyorduk.

Neyse, geçelim benim burnunu araba anahtarıyla karıştıran, ağzı şarap kokan edebiyat hocamı şimdi. Dünkü parçadan sonra; bu sabah geçeceğini umduğum bu aptal halet-i ruhiye, tabii ki tahmin edeceğiniz üzere geçmedi. Hatta yazıda bir iki ufak oynama yapıp tekrar yayınladım. Muhtemelen yarın sabah uyandığımda aynısını bir kez daha yapacağım çünkü Rock N Coke'ta biraz demlenip geldim.

Konumuz ne mi? Konumuz "A long, slow, goodbye." Yani veda etmenin verdiği kalp ağrısı, karıncalanma ve farkındalık. Biliyor musunuz, aslında istediğiniz her şeyi yaptığınız, paylaşabileceğiniz her şeyi paylaştığınız biriyle vedalaşmak kolaydır. Çünkü bilirsiniz ki, onu biraz özleyeceksinizdir ve sonra o geri gelecektir, belki yerleşmeye değil ancak sizi tekrar görmeye.

Fakat dilediğinizce paylaşamadığınız ve belli duygular beslediğiniz kişi ile vedalaşmak zordur. Özellikle de onun da sizin gibi hissettiğini vedalaşırken anlarsanız... Adeta ruhu çekilir insanın. Çünkü o sorular, sorgulamalar yer edecektir bünyede bir süre; mutluluğu başka vücutlarda veya başka şişelerde ararken. Hep kendine, "Ya gitmeseydi?" sorusunu soracaktır kalan ve giden. Kalan genellikle hayatına uzun süre devam edemez gidenin çoktan biriyle yeni bir birlikteliğe başladığını tahmin ederek. Ancak bilmez ki, aslında giden de boktan hayatına gitmiştir. Veya bir nevi, iki taraf için de "mükemmel" görünen ilişki, aslında bok yoluna gitmiştir.

Çünkü merak insanı öldürür. O, "Böyle olmasaydı..." şeklinde başlayan cümleler insanın içini kemirir. Ve bilmezsiniz ki, bu çöplükte yazdıklarıma rağmen; bu şekilde başlayan soruları kendine en çok soran kişi benimdir. A Long Slow Goodbye dinlerim Queens of the Stone Age'den, ağlamamak için kendimi tutarken. Beni kim anlar bilemem, ancak ben bu merak sebebiyle gidene daha çok bağlandığımı çözümler; fakat kendi problemime bir çözüm bulamam.

O yüzden, şerefe.

Hiç yorum yok: