Google+ boş mideye iki duble viski: Mart 2010

12 Mart 2010 Cuma

Söylemeye cesaret edemeyeceklerim(n)iz...

-mutsuzluk ve yalnızlık, sürekli güncellenen favori porno sitenizi açtığınızda karşınızda aynı videoların olmasıdır.

-eski sevgilinizi başka biriyle gördüğünüzde, eğer ki o an hayatınızda kimse yoksa, kötü hissetmenizin sebebi ona hala aşık olmanız değil; hırsınız, kıskançlığınız ve egonuzdur.

-eğer ki cinsel anılarını kimlik vermediği blog'unda paylaşan bir kadınsanız, feminist olduğunuzu iddia ederek kendinizi kandırırsınız. yiyorsa kim-ne olduğunuz açık açık belliyken paylaşın bu anıları...

-ortalama üstü insan, yenik düştüğü hırsını, benliğini ve kirli sayfalarını kendine itiraf edebilen ve hayatında bu tip şeyleri değiştirmek için çaba gösteren insandır. lakin bu çaba her zaman sonuç vermez... bazen dönüp dolaşıp aynı yerde bulunca kendini, o insan sırtının duvara dayandığını hisseder. bu durumdur zaten güçlüyle zayıfı ayıran. zira; güçlü bu şartlarda bile silkinip kendine gelmeyi dener, mücadele eder ve güçlü olduğunu -cümle aleme kanıtalamasa bile- kendine bir kez daha kanıtlar.

-her insan misantropiktir, sadece insandan insana misantropinin boyutu değişir.

-hepimiz maske takmayı severiz. öyle ya da böyle kendimizi, olduğumuzdan bir seviye üst gibi göstermeye bayılırız. kimimiz 'cool' takılır bunun için, kimimiz şeker kızı oynar, kimimiz babacan adamı. önemli olan o maskeyi çıkarabilmek, bilinçaltımızdakileri dallandırıp budaklandırmadan; saf haliyle su yüzüne serebilmektir.

saat 03.30'da anca bu kadar dökülebildim.

iyi geceler.

10 Mart 2010 Çarşamba

Genel Yabancı Hatun Tavrı

Genellemelerime hastasınız biliyorum... Daha doğrusu tiksiniyorsunuz, fitil oluyorsunuz çoğuna. Lakin günlerdir yazmayı düşündüğüm bir konu bu. "Gösterip de vermemek"ten çok bizim gibi cinselliğe aç bir milleti(kendimi de rahatlıkla bu kategoriye koyarım) çıldırtan yabancı kadınlar mevzuu konumuz...

Öncelikle, yabancı hatun neden çekicidir? Çünkü yatağa götürmek için zilyon tane aşamadan geçmeniz gerekmez. Tabii ki birazcık tatlı dil, centilmenlik -özellikle de içinizden geldiğinde- iyidir, hepsi o... Tabii istisnalar kaideyi bozmadığı sürece...

Ben neden yakınırım ona gelelim. Her daim kadınların burnunu büyütmede büyük rol oynayan açlığımız konu yabancı kadınlara gelince iki katına çıkıyor. Çekiciler çünkü öyle ya da böyle. Ancak bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynadıkları da oluyor, kendilerine bile itiraf edemediği küçük kirli sırları da... Çünkü onlar -özellikle de iç savaş sonrası erkek nüfusunda sorun yaşayan Slav'lar ve Doğu Avrupalılar- ülkelerinde Türk erkeklerden gördükleri ilgiyi göremiyorlar. Yanlış anlaşılmasın, ilgiden kastım kesinlikle ve kesinlikle onların bir şekilde fiziksel olarak taciz edilmesi değil... Örnek veriyorum, bir arkadaş ortamında veya toplaşma durumunda yabancı kadın, etrafındaki 50 tane erkeğin ağzının içine bakmasından büyük keyif alıyor veya bir hafta içinde onlarca erkekle buluşmak onun hoşuna gidiyor. Bu kesinlikle bir suçlama değil. Bu durumda ben de olsam aynısını yaparım... Egonun okşanması durumu çünkü, gayet doğal. Ancak sıkıntılı durum ise şu; buraya geldiklerinden itibaren geçen 3 veya 4 günün neticesinde; çevrelerine yalan söylüyorlar. "İlgiden çok sıkıldım." "Türk erkekleri çok azgın." "Yeter artık diyorum bazen." şeklinde... İtiraf edemiyorlar... Ne kendilerine, ne de çevrelerine itiraf edemiyorlar bu durumun gördükleri ilginin hoşlarına gittiğini.

Etraflarındaki erkeklerle gurur duyan, koleksiyon yapan yabancı hatunlarla ilgili verebileceğim en somut örnek muhtemelen eski sevgilim olur. Erasmus değişim programıyla gelmişti buraya. Az hoşbeşten sonra rakiplerimi ekarte edip onunla sevgili olmuştum. Durum sıkıntılı değildi, partnerlerime her daim güvenmişimdir; onun da beni aldatacağını aklımın ucundan bile geçirmiyordum. Bu konuda içimi kemiren bir kurtçuk da olmadı hiç. Lakin haftada 5 gün Erasmus Party'lere gitmek istiyordu. Sürekli eğlence sürekli alkol sürekli dans sürekli party... Bense party monster dönemlerimi yeni yeni atlattığım için, ona eşlik etmiyordum genellikle. Ancak bir gün dayanamayıp sordum neden bu kadar sık Erasmus Party'lere takıldığını. Aldığım cevap gayet netti: "Çünkü İstanbul'da çok arkadaşım yok ve insanlarla tanışmayı seviyorum." Hak verdim, anlayışla karşıladım. Aradan 1 ay geçti, hatunun telefonu susmaz oldu. Ancak o, bu partilere katılmaktan hala büyük keyif alıyordu. Dürüst olmak gerekirse; kıskanmıyordum, hatta bir gece aynı partide karşılaştığımız bile olmuştu. Çünkü iletişimimiz kopuyordu. Ego konusunda hem kendimin, hem de insanların zayıflıklarını hissetmeye başlamıştım ve ilişkiden soğumuştum. Tekrar sordum aynı soruyu. "Neden bu partilere bu kadar sık katılıyorsun?" Çünkü frekans artmıştı, artık haftanın sadece bir günü evde; diğer günleri çılgınlar gibi eğlencedeydi. Bu sefer cevap veremedi. Eblek bir biçimde suratıma baktı. Zaten aradan bir hafta daha geçti ve ilgimi yitirdiğimi, ilişkinin sıkıcılaştığını söyleyerek ondan ayrıldım.

Öte yandan, bir de oyuncular var ki onlar gerçekten büyük sıkıntı...

Oyuncularla ilgili uzun uzun yazmak yerine ekşi sözlük(nickim "dis")e yazdığım bir entry'den alıntı yapacağım, buyrun size mevzu...
---------------------------------------------------------------------------
size bugün yaşadığım bir olayı anlatayım dostlarım. sevgilisinden yeni ayrılmış bir kız arkadaşımla buluştum bugün. dedi ki, "meksikalı bir kız var, o da gelse sorun olur mu?" dedim gelsin. üçümüz yedik içtik sçtık, bunların kalp acılarından bahsettik falan fişman.

daha sonra geçiverdik asmalıya, ben içmeye devam ederken bunlarda bir telefonla konuşma durumu. anlatmaya başladı meksikalı... şu anda 1 sene boyunca birlikte olmak için beklediği bir erkeğin evinde kalıyormuş, ancak eleman akşam eve yorgun dönüp yattığından sinir oluyormuş, ayrılmışlar; bugün de kızın pılını pırtını toplayıp başka bir elemanın evinde kalacağı konusunda anlaşmışlar. buraya kadar her şey normal, değil mi?

akabinde hatun bir an dehşete düştü. dedi ki "benim bugün kadıköy'de apayrı bir elemanla buluşmam gerekiyordu, neyse aramayayım en iyisi." lakin benim ısrarlarımla ve çocuğun uğrayacağı hayal kırıklığını ona hissettirmemle kız aradı elemanı (hatunun telefonu yok bu arada, bizim telefonlardan arıyor... kadıköy'de buluşacağı çocuk ise kıza herhangi bir şekilde ulaşamıyor.) aradı çocuğu, çocuk da yeni çıkmış işinden gücünden. evine gidiyor. kızın kadıköy'e gelmesini istedi, kız gelemeyeceğini belirtti. ufak bir hesap yaptık telefonda iken bunlar, eğer çocuk evine gider, üstünü değişir ve taksim'e gelmek üzere yola çıkarsa; toplamda 1 saat oturabilecek burada çünkü akşam en geç 11.30'ta evde olması gerekiyor. eleman buna rağmen bir beklentiyle atlamış otobüse geliyor...

ve gelgelelim, bundan sonra evinde kalacağı eleman. onu da beşiktaş'a davet etti mi bu kız... başlasın şimdi curcuna. elemana 45 dakika veya 1 saat içinde beşiktaş'ta olacağını söyledi.

kafa karıştı değil mi, 3 tane sike ayrı ayrı isim verelim öyleyse...
a=1 sene beklediği herif
b=bundan sonra evinde kalacağı eleman
c=kadıköy'den atlayıp gelen abazan

neyse efendim ben dedim hatuna, büyük taşın altına elini sokuyorsun, sçtın şimdi dedim.
kardeş, a kişisi taksim'e geleceğim dedi mi... ulan bir de yolda karşılaştı mı bunlar?!?! hatuna sordu a kişisi,
"hemen gitmeyip de bir şeyler içsek olur mu" diye... son bir umut, belki terketmez de bir iki posta daha kayarım umudu...
kız diyemedi abi, "hayır, bir elemanla buluşacağım. başka bir çocuğun da evinde kalacağım bundan sonra. kusura bakma. sadece eşyalarımı alabilmek için seni çağırdım." diyemedi.

şimdi durum ne mi?
b ve c kişisi fellik fellik telefon açıyorlar benim sevgilisinden ayrılan, kırık kalpli arkadaşıma. kız da "biz onlardan ayrıldık, şu anda neredeler bilemiyorum" diyor....

yani bu b ve c, yine eline aldı babafingoyu. a kişisiyle seks yapar mı hatun bilemem, lakin şunu bilirim ki, kız götüme benziyor aga.
---------------------------------------------------------

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=18370405


Sonsöz yazamayacağım çünkü bunun için kafam fazlasıyla güzel. Saygılar, iyi geceler cümlenize...