Google+ boş mideye iki duble viski: Kasım 2009

29 Kasım 2009 Pazar

Zorluklar karşısında ayakta kalabilme yetisi...

Hepimizin hayatında sorunlar, sorunsallar var... Doğruya doğru... Kimimiz benimkilerden çok daha büyük problemlerle baş etmek zorunda, kimimizse sevdiği kadının yüzüne bakmadığından, arabasının jantını yenileyemediğinden, PS3 alamadığından şikayetçi...

İnsanların sorunlarını basite indirgemek ve "Sen asıl benim durumumu bir dinle" şeklinde bir sidik yarışına girmek değil amacım.

Çok değil, yaklaşık iki hafta önce yeni bir eve taşındık. Hesapta benim sınavların olmadığı, kafamın rahat olduğu bir zaman ev değiştirecektik lakin böyle bir zaman da bulunamadı, sömestr tatili için yaptığım yurtdışı planlarım sebebiyle. Dönem başı da taşınamayınca, olay kasımlara kaldı iyi mi...

Gelgelelim, taşındık. Tam tarih hatırlamıyorum ancak perşembeye denk geliyor olması lazım.

Şöyle de kol gibi, kolbastı gibi bir sınav takvimim var....

Taşınmadan sonraki;
1. Hafta: Pazartesi Otomatik Kontrol Sistemleri(vize), Salı Enerji Üretimi(vize), Pazar Elektrik Makineleri(vize)
2. Hafta: Salı Aydınlatma Tekniği(vize), Çarşamba Güç Elektroniği(vize)

Fakat söyledik bir kere... Taşınılacaksa uygun olabilecek tek tarih budur diye...
Yılmayıp ayakta kalmayı denedim. "Az buz çalışırım, ilk vizelerden ortalama bir not alırım." diye düşündüm.
Salı günü bomba bir patladı tabii... "Haftaya ödeviniz var arkadaşlar." dedi hoca ve bir bit yeniği, bir kafa kurcalayan daha soktu işin içine.
Çarşamba günü varan 2... Vizeye yetiştirilmesi gereken bir ödev.

Şimdi öyle bir adam düşünün ki, daha evini yerleştirememiş ve vizelerle boğuşmaya çalışıyor. Öte yandan çok hoş bir Rus kadından aldığı Rusça dersleri ve hem sınıfına; hem de o güzel kadına rezil olmama arzusuyla çalışılması gereken bir Rusça dersi...

Tekmeye kafa sokan mücadeleci futbolcu tipi vardır ya, aha işte benim durum da ona dönüştü bir nevi.

"Alayına isyan ulan!" diyip bastırıverdim derslere. Nefes bile almıyordum. Ya derslere asılıyordum, ya da başka bir şeye... Neyse geçti gitti sınavlar... Orta şekerli hem de... Kurs da aynı şekil.

Rahat bir "oh" çektik bayramda.

Peki ben neden anlattım bu kişisel hikayeyi size?
Hayat, karşımıza ne çıkaracağını asla belli etmeyen bir orospu çocuğudur. Tam mutlu olduğunuzu düşündüğünüz anda, bir tekme daha atar. Veya her şeyi yoluna koyduğunuzu, planladığınızı düşündüğünüz an; bir bakarsınız yapılacaklar listenize bir yenisi daha eklenir...

Misal benim bu sıkıntılı dönemimde çok sağlam bir reddediliş hikayem oldu ki eski sevgiliden gelmesi daha fena koydu. Hırs yapmaya gerek bile görmedim gerçi... Olmadı, yeniden başlayamadı, fakat "hayat devam ediyor; bin bir zorluğuyla, önüme çıkarmaktan yorulmadığı engellerle" zihniyetini benimseyip çatır çatır devam ettim yaşamaya....

Bu hırstır muhtemelen beni ayakta tutan şimdiye kadar.
Son olarak diyeceğim odur ki, hayatın kötü sürprizlerine alışmak ve onlara karşı sürekli hazırlıklı bulunmaktansa, bırakın bir tekme de o koysun size. Ve ayakta durmaya çalışın. Linç edilmekte olan; başı açık bir İran'lı kadın gibi...
O lince karşı ayakta kalabilirseniz eğer, bu tamamen sizin hırsınız, özgüveniniz ve sorunlarınızın üstesinden gelme yetinizdir. Bu işin bala götesi yoktur.
İnanın bana, bir kez kapışmaya başlayınca hayatla; bir kez o zevki, hayatı yenme zevkini tadınca, bir daha asla bırakmak istemeyeceksiniz.