Google+ boş mideye iki duble viski: Daktilodan dikiz. Bunu ilk defa mı yapıyorum?

28 Temmuz 2011 Perşembe

Daktilodan dikiz. Bunu ilk defa mı yapıyorum?

daktiloyu çatırdattım az önce, noktası virgülüne dokunmadan giriyorum bilgisayara.

boş..
bir iki kelam,
bir iki mesaj,
bir iki "tık"..
ve işte buradasın.
gergin çünkü bilinçsiz...

bense aynı oyunu yine kapalı gişeye oynuyorum.
olmaz diyor, sonra kendini bırakıveriyorsun.
bu yüzden saydıklarımızın sayısı değişiyor şimdi.

bir iki naz..
bir iki yavaş..
bir iki kol zorlanması..
bir iki olmaz..
ve bir iki çünü istemiyorum.

tırnak işaretine bile gerek yok kelimelerinde.
çünkü onlar artık birer klişe.
ve son dakika direncinin kırıldığı an.
senin de istediğine kavuştuğun an.
bunu daha önce yapmamış gibi bir ifadeyle tuttuğun kamışım.
reddetmeyeceksin onu çünkü çok sert.

ve kabul etmeyeceksin onu,
başlangıçta ağzının içine ancak o, yolunu bulacak..

aslında kızmıyorum sana. yetiştirildiğin çevreye de..
kimseye, evet, etrafındaki kimseye kızmıyorum.
ama zihniyetler çıldırtıyor beni.
sevişen erkeğin koç, sevişen kadnının(kadının yazmak istemişim) orospu olduğu bir çukur
kadın, bu içinde yaşadığımız.
orospuların borsada yer alacağı günler de uzak değildir
görüldükçe toplum yapımız.
dayatılan kurallardı hep,
ahlaktı belki de,
veya baskıydı..
ama her zaman bir şeyler vardı kafanı karıştıran, boynunu kokladığımda seni geren.
sevgilisinin başka erkeklerle dışarı çıkmasına izin vermeyen,
maçolukla sosyal tespitçilik arasında kalmış sanal sözlük ibneleri gibi konuşmak değil amacım.
ama üzücü, bacaklarının arasına girdiğinde elim, suratın.

bekaret direnci değil sinirlendiğim,
bu boktan derya, bu boktan bataklıkta boğulmamız.

28.07.2011

Hiç yorum yok: