Google+ boş mideye iki duble viski: False In Truth'la çay, sigara, röportaj...

20 Kasım 2008 Perşembe

False In Truth'la çay, sigara, röportaj...

Güzel bir Cumartesi sabahı, False In Truth’un frontmani Toygar(vokal) ve Özgür(davul)’le beraber bir sinema salonuna gittik. Sinema salonunun kafesinde röportaj fikrini seanslar başlayıp da insanlar kafeyi boşaltana kadar garipsedim... Yeni albümün aşamalarından grubun gelecek planlarına kadar ayrıntılı soru ve cevaplar...

 

 

Albümün kapak tasarımıyla ilgili bilgi alabilir miyiz?

Özgür: İşte Mazhar Bilgiç,  Toygar ve Toygun beyin fırtınası yarattılar ve böyle bir şey oldu. Açıkçası çok da güzel olduğunu düşünüyoruz. Zaten bu albüm kapağı bizi anlatıyor.  Kapaktaki adam Toygar mesela. J

Toygar: Evet, yeter artık ulan şeklinde tepkimi gösteriyorum J Zaten albümün konseptini de anlatan bir şey oldu.

Özgür: Dışı böyle oldu, içine de her şarkıyı anlatan bir şeyler ekledik. Zaten içini de eşim yaptı, aile içi albüm oldu bu.

Toygar: Ben Türkiye’de çoğu kişinin şarkı sözlerini alıp okuduğuna inanmıyorum, lakin biz şarkı sözleriyle ilgilenen arkadaşlara da kendimizi çok iyi ifade edebildiğimize inanıyoruz bu kapak tasarımıyla.

 

Albümün sözlerine bakınca gerçekten bir konsept albüm olduğunu görüyoruz. Ancak amacınız gerçekten bu muydu, yoksa sıradan bir debut albüm yapıp piyasaya atılmayı mı planladınız ve istemeden bir konsept albüm mü ortaya çıktı?

Toygar: Aslında albümde bir çok parça birbirinin devamı. Örneğin Wake Me ile Never Again aynı elemanın öldükten sonra hayata bakışını anlatan iki şarkı. Bu iki şarkıda insanlar tarafından yanlış yönlendirilmiş bir eleman fantastik bir biçimde insanlara, daha önce inandığı her şeyin aslında yanlış olduğunu, doğruların içindeki yanlışları anlatıyor. Never Again’de de bu adam aydınlanmaya çalışıyor. Faction ve Wasted World ise bir yıkımdan ibaret olan geleceği başka bir elemanın gözünden anlatıyor. Zaten albümde sürekli ilerden geriye bakan birileri oluyor ve gelecekten geçmişe bakışlarını anlatıyoruz biz bu albümle.

 

Anladığım kadarıyla siz çoğu metal grubunun aksine sözlere önem veriyorsunuz, öyle değil mi?

Özgür: Neden önem veriyoruz çünkü (Toygar’ı göstererek) bu yazıyor, ben yazsam absürd bişey çıkar ortaya J Aslında o konuda biz demokratik bir grubuz, ancak ben kişisel olarak şarkı sözlerinin tek bir kişi tarafından hazırlanması taraftarıyım. Çünkü eğer biz hep beraber oturup kafa patlatıp şarkı sözü yazmaya kalkarsak bayağı saparız konudan. Ancak Toygar’ın kafasında güzel şeyler var ve bunları anlatabiliyor. O yüzden hiç o tarafa karışmıyoruz. Biz diğer üyeler olarak müziğe bir şeyler katmayı planlıyoruz.

Toygar: Zaten her durumda fikirlerimiz aynı olmaz ki, yani genel olarak kafa yapılarımız aynı grup içinde, lakin fikirlerimiz aynı olmaz.

Özgür: Yahu Toygar ‘94ten beri bu işin başında ve ona olan saygımızdan ötürü sözleri ona bırakmayı daha uygun buluyoruz. O yazsın sözleri, biz müziğimizle ona destek verelim fikri daha mantıklı geliyor bana.

 

Özellikle Old School Death Metal’i Türkiye’de ilk icra eden gruplardansınız. Acaba ileride müziğinize katmayı düşündüğünüz başka öğeler de var mı?

Toygar: Her şey olabilir. Ben şahsen belirli bir şey olsun düşünmüyorum. Soft parçalar da olabilir, daha sert parçalar da olabilir. Klavye koyulabilir şarkılara, bayan vokal olabilir, her şey denenebilir yani.

Özgür: Biz bu albümde yaşadığımız imkansızlıkları diğer albümde yaşamak istemiyoruz. Yani eğer imkanlarımız daha fazla olursa, ne bileyim viyolonsel, klavye, çeşitli enstrümanlar eklenebilir. Ama bunlar imkan meselesi. Çünkü sen viyolonselciyi bulacaksın, onu stüdyoya getireceksin ona zaman ayıracaksın. Umarım ikinci albümde böyle imkansızlıklar yaşamayız. Zaten bu albümün –içinden geçtiğimiz süreç göz önünde bulundurulursa- şurada durması bile mucize.

 

Saç uzunluğunuz ve albümün gecikmesiyle ilgili bir efsane döner yıllar yılı... Bir de sizin ağzınızdan duyalım... J

Toygar: Şimdi şöyle bir şey var aslında bu biraz abartı. Kendi aramızdaki makaranın dışarı çıkması sonucu durum böyle oldu. Gittiğimiz bir yerde, denyonun teki muhabbet esnasında bizi bırakıp kendi durumundan bahsetmeye başladı, “Biz şöyle yapıyoruz, biz böyle yapıyoruz” diyerekten, hani vardır ya öyle klasik tipler... Tabii ki saçın uzun olması, şekil olması güzel. Sonuçta sahnede insanlar seni izlerken ilk ona bakıyorlar. Muhabbetin sonunda da o adam bizim arkadaşa “Aaa senin saçın kısa, olmaz böyle” diyince orayı acilen terk ettik ve o adamla o saatten sonra hiç bişey yapmamaya karar verdik.

Özgür: İmaj, önemli olmasına rağmen ikinci aşamada olması gerekli bir şey. Altyapın olmadan üstüne bir şeyler eklemek çok yanlış.

 

Barışarock konusuna gelelim. Siz Barışarock’ın duayenlerindensiniz. Ancak bu sene çıkmama sebebiniz neydi acaba?

Özgür: Bu sene çıkmadık artık ayıp olmasın diye. Kaç senedir çıkıyoruz çünkü orada. Zaten bu sene işin şekli bir miktar değişti. Yani müzikten çok siyaset ön plana çıktığı için rahatsız olduk. Tabii ki de barış yanlısıyız lakin orada senin müziğini destekleyen ve dinleyen insanlardan çok aynı kafalara sahip insanlara konser veriyorsun ve müzik hep ikinci planda kalıyor. Müziğin ikinci plana atılması ve festivalin amacından sapması sebebiyle rahatsız olduk ve istemedik bu sene çıkmayı.

Toygar: Zaten Barışarock ilk çıktığında Coca-Cola’nın festivali Rock N Coke’a karşı bir festivaldi. Karşı festivaldi genel olarak. Ama daha sonra ne oluyor, gitgide karşı çıktığın şeye benzemeye başlıyorsun. Kapitalist düzenin bir parçası oluyorsun.  Geçen sene 50 tane grup yazılmıştı.

Özgür: En azından 15 grup çıkar düzgün tesisatla çıksın. Ama 50 grup çıkarınca çok kalabalık olur ve çok ses getirir diye düşünüyorlar. Öyle bir şey varsa da biz yokuz. Bizim için tek önemli olan çıktığımız konserde tesisatın iyi olması ki biz müziğimizi düzgün yansıtalım insanlara. Şu anda seni dinleyen adamlara verdiğin konserde albümdekinden daha iyi performans vermek zorundasın. Çünkü kayıt esnasında stüdyoda bazı teknik ekipmanla çalıyorsun ve sahne olmadığı için isteksiz çalıyorsun biz nebze. Zaten bu albümde de siz False In Truth’un %75’ini görüyorsunuz.

 

Bazı grupların hayal sahneleri vardır. Wacken gibi, Rock Am Ring gibi, sadece kendi grubunuzun çıktığı bir konser gibi. Sizin böyle fantezileriniz var mı acaba? J

Özgür: Ben Açıkhava’da çıkmayı çok isterdim. Yani orada burada, Rock Am Ring’de değil. Küçüklükten beri oralarda olduğumuz için orayı çok isterdik, Toygar da çıkmak isterdi eminim. Yurtdışında da çıkmayı çok isteriz örneğin bir Dynamo konseri hiç fena olmaz J Ancak biz bu işin sadece müzikal kısmıyla ilgileniyoruz. Bunun menejerliği var, reklamı var, prodüksiyonu var. Zaten çalışan insanlar olduğumuz için bunlarla da ilgilenemiyoruz. Örneğin albüm çıktı, albümü istediğimiz gibi dağıtamıyoruz. Bizi hala arayıp soran var “Albümünüzü nereden bulabiliriz?” diye. Benim babamın albümü çıksa müzik markete 3 kez sorarım 4. kez sormam. Onun yerine gider babama sorarım J  Belki biz istediğimizi bir kaç sene sonra alacağız ama şu anda istediğimiz gibi dağıtım ve promosyon yapamadığımız ortada.

 

Biraz kişisel bir soru... acaba bu sene de sizi görebilecek miyiz İstanbul Rock Festivali’nde?

Toygar: Ben İstanbul Rock Festivali’nde her sene çıkarım ancak korktuğum tek bir konu var. Biz her sene sahne aldığımız için İTÜ Rock’a laf gelmesini istemiyorum. “Ulan her sene her sene bu adamları çıkarıyorlar” diye. J O konuda bir rahatsızlığım var lakin ne zaman çağırsanız biz oradayız. Çünkü orası bizim evimiz her zaman için.

 

İleride yurtdışına açılmak gibi planlarınız var mı?

Özgür: İnan bizimle ilgili bişey değil. Biz ilgilenemiyoruz. En fazlaToygar elinden geleni yapıp ilgilenmeye çalışıyor. Bazen bize mail geliyor. Albüm takasıyla bağlantıya geçelim diyorlar falan ama en fazla bunu yapabiliyoruz.

Toygar:  Geçen gün birisi bizim grubu eklemiş metal archive’e. Albümün kapağını falan da eklemiş. Daha sonra bir mail geldi. İşte bir eleman prodüksiyon işiyle bayağı ilgiliymiş bir albümüzü göndermemizi istiyor. Albüm eline ulaştıktan sonra bizim için bu işle ilgilenebileceğini söyledi falan. Hemen Atlantis’e mail attım. Albüm gönderin diye. Gönderemiyorsanız ben cebimden verip parayı gönderirim dedim.

Özgür: Biz böyle ufak şeyleri istiyoruz plak şirketlerinden. Pazarlasınlar bizi, reklamımızı yapsınlar. Sonuçta bu her ne kadar bizim albümümüzse onların da albümü. Adamların aslında umrunda değil zaten yahu. Biz ürün yelpazemizi genişletmek için çıkarmadık bu albümü. Hani 50 tane pop albümü çıkaran bir firma olsaydı tamam eyvallah derdik ama çıkardıkları albümler hep bu tarz, sert albümler. Ama mantık, ben 10 albüm göndereyim takas yoluyla 10 albüm alayım olunca, durum böyle oluyor. Bu iş bu şekilde yürümez ama orası kesin yani.

Toygar: Benim hep bir düşüncem vardır, hep buna inanırım. Tamam reklam çok önemli lakin iyi bir şey yaptıysan herifler gelir seni bulur. Yaptığın işi takdir eder ve elinden tutar. Zaten eğer altyapın yoksa sen ne kadar uğraşırsan uğraş, istersen bir tarafını yırt reklam ve pazarlama konusu için, yine hiç bir yere varamazsın. Ama yaptığın iş hakikaten iyi bir çalışma ise, adamlar seni aborjinlerin arasına bile saklansasn gelir bulur. İşte bunu yapabilmek önemli.

Özgür: Zaten dışarıda yapamadığımız reklamı Myspace’de yapıyoruz. Herkesin kullandığı bir platform ve senin ismini duyan bile myspace’e girip seni dinleyebiliyor. Bu bence harika bir şey. Bizim şarkılarımızı –siteye girdiğinde değil- tek tek seçip dinleyen adamlar var ki myspace’teki bazı şarkıların dinlenme sayısı 4000’i buldu.

 

Sanırım internetle aranız iyi durumda. J...

Özgür: Yok daha çok ben bir şeyler yapıyorum, Toygar patron olduğu için değerlendirip düzeltiyorJ Ama tabii bir şekilde ucundan tutuyoruz, orada da bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Zaten siteyi bir düzenlemek lazım bu aralar.

Toygar: Evet kesinlikle lazım. Maymun maymun fotoğraflar var oğlum orada! J 

Özgür: Toygar’ın çıplak fotoğrafları var onları koyacağız. Çok özel üyeler görebilecek o fotoğrafları J

 

Çıplak dediniz de aklıma geldi, acaba Şahin K ile fan kitleniz olan Death Squad’ın alakası nedir?

Toygar: O da şey... Hmm...

Özgür: Hadi hadi yalan söyleme birlikte film çevirmediniz mi? J

Toygar: Yahu İzmit’te arkadaşlar var bizim. Şahin K’yı bulup zorla Death Squad t-shirtü giydirmişler, fotoğrafını çekip bize yollamışlar. Kısacası bizim birebir temas olarak alakamız yok.

 

Klişe bir soru... Şu anda dinlediğiniz ve takip ettiğiniz gruplar var mı?

Özgür: Vallahi ben çok çeşitli dinliyorum. Bu aralar benim en son dinlediğim ve beğendiğim Behemoth var. Zaten davulcu olduğum için sağlam davul partisyonlarına sahip parçaların ait olduğu gruplar daha çok hoşuma gidiyor. Devildriver da çok beğendiğim gruplar arasında.

Toygar: Ben de daha çok vokale bakıyorum. Vokal iyiyse grup iyidir.

Özgür: Grupta herkes aynı şeyi dinlese muhtemelen tribute band moduna girerdik. Ancak herkes farklı bir şeyler katınca müziğe, bambaşka bir şey çıkıyor ortaya.

 

Klişe devam edelim. Grubun kuruluşunu kısaca anlatır mısınız?

Toygar: Lisede başladık biz bir gazla. Ailemin aldığı gitarla başladım çalmaya. Lisedeki arkadaşlarımı da kafaya alıp gazladım. Tabii o zaman yürümedi bir şekilde tecrübesizlikten ötürü. Daha sonra üniversite çağına geldik. İTÜ’ye ilk geldiğim gün yemekhanede uzun saçlı bir herif gördüm ve sorduğum soru şuydu: “Stüdyo burada nerede?” Gittim rock kulübüne. Girdik ucundan çalışmaya başladık. Neyse, biz stüdyoda takılırken kulübün “ağabeyleri” dinlemiş bizi. Çok beğenmişler. Sordular: “İstanbul Rock Festivali’nde çıkar mısınız?” “Tabi çıkarız” diye atladım ben de. Ondan sonra askerlik sorunları, elemanların gelgitleriyle grup son halini aldı.

 

Yeni nesil hakkında ne düşünüyorsunuz peki?

Özgür: Geriye dönüp baktığımda çok güzel işler yapan adamlar görüyorum. Bu gerçekten hoş bir şey. Onları çok takdir ediyoruz. Yeri geldi mi hemen bağlantıya geçiyoruz. Bunu biraz da dinleyici artık ayırıyor, benim beğendiğimi başkası beğenmeyebilir o ayrı konu. Ha, bu biraz da imkan meselesi. Yani bizim zamanımızda bu kadar stüdyo yoktu, düğün salonlarının arka odalarını stüdyo yapardık biz. Eskiden tab imkanımız da yoktu, internete girip arayamıyorduk, kulaktan çıkarmak zorunda kalıyorduk. Ama şimdi imkanlar arttıkça insanlar kendilerini daha iyi geliştirebiliyorlar.

 

Vakit ayırdığınız için çok teşekkürler.

Toygar: Biz teşekkür ederiz. J

Hiç yorum yok: