23 Kasım 2008 Pazar
Anlamsız
Öncelikle, blogu açtığımdan bu yana bir sene falan oldu, daha doğrusu, önceden de bu adresle ulaşılabiliyordu çok değerli ve ilgi gören(!) yazılarıma. Ancak mail adresindeki değişiklik sebebiyle yeniden bir sayfa açmak zorunda kaldım. Aynı adreste... Aynı yazılarla... Lakin şimdi -albüm kritiklerine, duygusal veya duygusuz yazılara ve bilimum yazdığıma- bakıyorum ve hakikaten vay anasını, ne çabuk geçmiş ulan zaman demekten alamıyorum kendimi. Geçen seneyi hafiften bir hatırlayınca da, çeşitli acıların arada bir kendilerini rüyalarımda hatırlatmasıyla ufak tefek de olsa Freud'un psikanaliz konusunda kısaca bahsettiği ölüm içgüdüsü pompalanıyordu vücudumda bir yerlerde... Bir kutu antibiyotiği boğazdan geçirebilmek için su değil de viski kullanmak sanırım şimdiye kadar intihar ve ölüme yaklaşmak konusunda uyguladığım en zirve yöntemlerden biriydi. İşin garip tarafı, ben intihar etmek istemiyordum. Sadece ölümün nefesini birazcık da olsa ensemde hissetmek istiyordum. Hani ben bunu bir yapayım, sonraki yarım saat içinde düşünürüm elimde içkim, ağzımda sigaramla, bu dünyada ne yaptım, ne yapamadım, neden geldim, neden gidiyorum cinsinden. Ölmesem bile aksiyonun mide yıkanmasıyla sonlanacağını düşünüyordum, ama ne karaciğer varmış bende de arkadaş yahu, az bir baş dönmesinden sonrasını hatırlamıyorum. Galiba sarhoş olmuşum, yazdığım ileti çok dikkatimi çekti... "This question haunts my mind, will we survive this night... 22.07.1989-21.11.2007" Winamp'teyse Pantera'dan The Sleep açık... Duraklatılmış... Şimdiyse o günün anısına bir kez daha iletiyi aynı şekilde düzenledim. Ancak bu sefer iletinin nedeni farklı. Nedeni şu, yarın ölmeyeceğini kim iddia edebilir şu aptal dünyada? En extreme, en hardcore yaşayan adamın ölme riskiyle en mülayimin ölme riski aynı. Fifty-fifty. Kardeş payı... Bu yüzden de, "22.07.1989-23.11.2008 This question haunts my mind, will we survive this night..."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder