Otobüse bindik; önce 4 Levent'e; ardından da Taksim'e geçecektik.
Neden böyle bir şey yaptık bilmiyorum ancak boş yer olmasına rağmen otobüsün orta kısmında, ellerimizde tutacaklarla 4 Levent'e varmayı bekliyorduk. Aslında, sarhoş da değildik ancak o zamanlar enerji varmış demek ki bünyede.
4 Levent'ten, Taksim'e doğru yol aldık. Nevizade, Akdeniz; günlerce MSN üzerinden konuştuğumuz o yer: "Akdeniz'deki akvaryumlu katın yanındaki masa." Oturduk, zaten haftaiçiydi ve erken saatlerde gitmiştik. Ardından yine aynı titreşimli, animasyonlu gülücüklü program üzerinden "Jack Daniel's'ı nasıl sevdiğimizden" bahsetmiştik günler önce. Hoş, benim içtiğim JD'nin toplamı bir litre etmezdi; keza onun da... Gerçi yok yahu, ben taşradan geliyordum; ondan daha az içmiş olmam lazımdı. Ama onun da muhtemelen Jack'ten ziyade, vodkalar ve romlar kullanılıyordu içtiği bombastik kokteyllerde. Evet kesinlikle öndeydim.
Neyse, konumuza dönelim. İçtik, ikişer duble Jack; birer buzlu... Ardından biralar; dedim ya, erken gelmiştik. Son metroyu yakalayabilecek kadar erken gelmiştik de denilebilir. Metroya bindik, sanırım şimdiye kadar birlikte çektirdiğimiz ilk ve tek fotoğrafın pozunu verdik. Telefonumun kamerasıyla çekip günlerce baktığım bir pozdu. Vardık... 4 Levent. Dolmuşa bindik, Tarabya yönü. Okulun önünde inersin, güvenlikleri geçersin ancak bitmesini istemezsin. Her şeyi yapabilecek durumdasındır ancak üniversitede, arkadaşlarının önünde bir sürü kadınla öpüşmene rağmen; takometre sadece biri gösteriyordur. Onunla birlikte olmak, sadece Amerikan yarı amateur pornolarda gerçekleşebilecek bir şeydir. Zaten pornografi de amacın değildir.
Güvenlik geçilmişti, Sabahtan beri yaptığımız şeyi yapıyorduk ancak çalıların arkasında. İşemek istediğini söyleyip daha derindeki ağaç ve çalıların arasına girdi. Sadece çimleri uzanmıştım, senelerdir her gün yaptığım gibi, yarını düşünmeden.
Döndü, üzerime çıktı. Ellerim, istemsizce kalçalarındaydı. Kalçaları çok güzel değildi, basenleri hafif kalındı;sadece uzun boyluydu ve harika bir gülümsemesi vardı. Zaten benim bittiğim, onun ölü bakışları, dolgun dudakları ve gülümsemesiydi.
Bir müddet devam ettik, hiç bir hareketim olmadı; Hiç bir ağır hamlem de olmadı. Sadece keyif alıyordum; onu hissetmekten. Neden bilmiyorum, ancak içinde gibi hissettim. Son bir kez öpüştük ve yurtlarımıza doğru "yol aldık."
Devamı? Devamı yarına... Üzgünüm, bu gece yeterli düzeye eriştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder