Google+ boş mideye iki duble viski: Zamanında Yazmaya Çekindiklerim Bölüm: 1

27 Şubat 2013 Çarşamba

Zamanında Yazmaya Çekindiklerim Bölüm: 1



İmleç yanıp sönerken ekranda, tüm bunların ne ara başladığını düşünüyorum. Bir iki boş beleş ilişki yaşamıştım lisede, bir kadına aşık olmuştum ve elimde "sıfır" ile dönmüştüm kendi içime. Sanırım bir de ilkokuldaki, elini bile tutamadığım sevgililerim vardı, hesapta...
Onunla tanışmamız garipti aslında. Üniversitenin ilk senesindeydim, hazırlık sınıfındakilerle; yani bizim yurtta kalan elemanlarla takılırdım. Bense birinci sınıftım çünkü mükemmel bir İngilizce'm vardı. Mükemmel olmasa da, hazırlık geçmeme yetmişti diyelim.
Yurttan (1500 kişilik erkek yurdu) elemanlarla, iki kızı kolumuza takmış; yollara vurulmuştuk. Taksim'de içilen bir iki bira ve çok düzgün iki kızın yurtlarına bırakılması ardından oturduğumuz boğaz manzaralı kız yurdu arkası... Tahir kusuyordu, zaten sarhoş olacaktı, olmuştu da. Ahmet "Ne bok yemeye burada oturuyoruz?" diye soran bir Hataylı'ydı. Bense sanırım ilk kez Efsun'la iletişime geçebildiğim için mutluydum. Gelecekteki sevgilimi az önce yurduna bırakmıştık çünkü.
Derken; Ahmet'e; gevşek arkadaşları Tolga ve Cem'den bir telefon geldi.
-Baba biz madenin partisindeyiz yeaaa, kopuyor burasıııı!
Yürüdük, madene. Yaklaşık on beş dakikalık yoldu ancak makat razıydı; tıpkı kamışın Bağdat'tan kalkmaya razı olması gibi...
Leş bir ortam vardı. Zaten çok içmiştim, gözlerimi açamıyordum. Sadece on yedi yaşındaydım. Evet yanımdaki çocuklar hazırlık okuyordu, ben üniversite birdeydim ancak onlardan da bir yaş küçüktüm. Matematiği yapın... Ağzım leş gibi bira kokarken, gidip bir bardak da şarap aldım. Kadeh değil bardak diyorum çünkü şarap plastik bardaktaydı.
Mevzu bahis gevşek arkadaşlar, kız arkadaşlarıyla beraberlerdi. Aralarından bir tanesi koşarak dışarı çıktı. Kusmaya başladı fakültenin önüne. Rezil herif... Bir anda üç saptan, kızlı erkekli on beş kişilik bir arkadaş grubuna evrilen hesapta "ortamımıza" kaos hakim oldu o andan itibaren. Bir rezil kusarken, öteki ağlıyordu. "Ben herkesin hayatını kötüye çekiyorum, lanet olsun kendimden nefret ediyorum." diyordu. Bu kaotik ortamda bir de birilerini teselli etmeye çalışan tipler olur hep; ama kadın, ama erkek. Hah işte onlar da görev başındaydı.
Benimse ne ortamım, ne de arkadaşlarım sikimdeydi. Zaten hesapta "ergen" olması gereken bendim, yaşımdan ötürü; ancak ergen gibi davrananlar arkadaşlarımdı ve ne halt ettikleri umrumda değildi adeta. Kaldırıma çöktüm, bir sigara yaktım ve plastik bardaktaki şarabı kafama dikip kaldırıma uzandım. Az önce zil zurna olup kız yurtlarının oraya kusan Tahir; tepeme dikildi.
-İyi içtik ha...
-O kadar da değil... (Sarhoştum ancak bunları hatırlayabilecek kadar da bilincim yerindeydi.)
-Sen kaç tane içtin?
-Üç yetmişlik. (O zamanlar barlarda yetmişlik bira servis edilirdi, şimdi servis ediliyor mu; bilmiyorum çünkü pek dışarı çıkmıyorum)
Velhasıl; bizim dangalaklar kendilerini paralarken; Tahir'e kaç tane içtiğini dahi sormadım. Sadece mal mal bizimkileri izliyordum. Sağımdan bir ses yükseldi...
-Bak, sanırım üniversitede ilk senen; ve tamam sarhoş değilsin bir şey içmemişsin ama yere yatma, hasta olacaksın.
Yerimden doğruldum, bana bunu söyleyen kadının dibine kadar girdim ve "Tamam anne." dedim. Etrafındakiler koptu... İşte o an gördüm Gizem'i. Kahkaha atanlardan biriydi.
                                             


Hiç yorum yok: