Roaccutane'a başladığımdan beri, sanırım ilk defa bu hafta tırsmaya başladım kendimden. Kan tahlilimi haftaya yaptıracağım ancak duruma göre bu tarih biraz daha erkene veya gece alınabilir.
Spor yaparken kalbime yakın bir sıkışma hissettim, yarıda kestim geçen gün. Kendimi, kendimden korumayı beceremedim orası net de; beni benden koruyan kadın da gitmeseydi be...
O da dedi ki "Seni çekemiyorum." Keşke bunu, yükseltmek için aldığım Kimya dersinin (en son 5 sene önce almışım dersi) vizesinden önce demeseydi, veya keşke daha önce farketseydi beni kaldıramadığını da, en azından bu kadar yaşanmışlık olmasaydı. Onun beyaz tenine, şirin tavırlarına, iri göğüslerine ve kocaman gözlerine, kan ter içinde hasta yatağındayken ben; sık sık üstümü değiştirmesine tav olmasaydım... Sonuç olarak gitti. Gerçeği çoktan idrak ettim de kaldırması ağır geldi. Meyhaneye gittim aylar sonra bu gece. Ramazan dolayısıyla kapalıydı, veya ramazanın ilk günü olduğu için, bilmiyorum... Açtım evde bir ufak rakı, boğuşuyorum işte yine kendimle.
Ölüm korkusu bir yandan, Tanju Okan'dan "Kadınım" bir yandan, başladılar beynimi kemirmeye... Şu anda kimse yok. Sadece ben ve rakı, Rus ruleti oynuyoruz belki de ileri bir tarihe. Aklıma geldi, Yeşilay Haftası için sütle içki ve sigaranın savaştığı bir fantastik resim çizmiştim resim dersinde. Hoca tam not vermişti... O zamanlar çocuktuk, süt iyiydi. Hala süt iyi de, inek değil, aslan sütü.
Çünkü artık eminim ki, ben keyif almak için, tadını sevdiğim için veya sarhoş olmak için içmiyorum. Freud'un bahsettiği, "ölüm içgüdüsü" ile içiyorum.
Son kemirgenim ise, kemirgen olmaktan çoktan çıktı. Myspace, 80630 vs. derken; bugün de Last.fm ve Formspring hesaplarımla yaprak dökümü yaşadım. Ne kadar basit, o kadar iyi. Lanet sosyal medya maymunlarından biri olmayı değil, basit bir hayata sahip olmayı diliyorum çünkü. Bazen düşünüyorum, yine de bu adresleri elimin altında tutsam mı, diye. Sonuç olarak cinsel arzularıma cevap verebilirler buradan tanışacağım kadınlar, veya işe yarayabilirler belki... Sonra diyorum ki, "Boşkoy be Mahmut. Artık yaşın da geçti, uğraşma boş beleş işlerle, iki boyutlu insanlarla.."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder