Google+ boş mideye iki duble viski: Beyin Kemirgenleri Bölüm: 7

9 Ağustos 2011 Salı

Beyin Kemirgenleri Bölüm: 7

Eskiden bunlar vardı.
Bir de şunlar vardı vazgeçemediklerimizden. Sonra dondurma yoktu, meybuz vardı. Şarkılar falan çok garipti değil mi?

Aslında hayır. Hiç bir şey garip değildi biliyor musunuz? Bir iki yeni nesil teknolojik oyuncak, belki de moda ve giyim tercihlerindeki farklılık... Hepsi bu ki bu da çok garip değil. Ancak geçmişi hatırlayınca içimiz kıpır kıpır işte. Neden mi? Çünkü geçmişte hepimiz biraz daha saf oluyoruz, daha az yorgun, daha az kirlenmiş.

Hani bir laf vardır ya dalga geçilmeye mahkum, Yiğit Özgür sebebiyle: "Biz büyüdük ve kirlendi dünya."
Aslında dünya değil, biz kirlendik. Kirlenmeye de devam ediyoruz.

Ne ilişkilerimiz eskisi gibi, ne dostluklarımız, ne sevinçlerimiz... İlk öptüğün kızın tadını hala hatırlıyorsun değil mi? Veya sen? O yakışıklı çocuğun, seni okulun arka bahçesine çağırışını? Peki sen, patlak topunla eve döndüğünde yaşadığın hayal kırıklığını? Bisikletini kapının önünde görünce yaşadığın heyecanı?

Sadece duygularımız köreliyor zamanla. Çünkü tükeniyoruz zamanla, öyle ya da böyle. Sığınacak bir koy bulamadığımızda da tarif edilemez bir boşluğa düşüyoruz. Yapacak bir şey yok, edebiyat veya okuduğumuz yazı değil, içimiz karanlık olan ve günden güne kararmaya devam ediyor. Hayattan zerre keyif almadığımızda da ya son nefesle, ya da başımıza doğrulttuğumuz bir altıpatlar, bileğimize damarlara paralel dayadığımız bir bıçak cehenneme tek gidiş biletimiz oluyor.



Hiç yorum yok: