Google+ boş mideye iki duble viski: Tekrar, iki ayağımın üstünde, silkelenmiş, resmi...

24 Eylül 2011 Cumartesi

Tekrar, iki ayağımın üstünde, silkelenmiş, resmi...

(büyük harf küçük harf için fazla iyiyim şu an...)"çak, iki buz; doldur, biraz bourbon ve dik; kafaya, sek... gece, yalnız için her zaman çok gençtir." bir dakika önce bu twiti attım. 


dün akşam... sinan'la buluşup kadıköy'de rakıya dadanacaktık, ince ince. "adam gibi"... 
-bugün buraya, onu öldürmek için geldiğimi biliyorsun değil mi?
-neden öldürüyorsun?
-çünkü ben devam edersem, kendimi paralamaya devam ederim.


yani altyazı: ben onu öldürmezsem, o beni öldürecek. 
oturduk sofraya, mezelerin, rakının geldiği an, aradı...
-bak, sana cevap vermemek bana da koyuyor; ancak lütfen, bana bir daha cevap vermemi gerektirecek bir şey yazma. senden hiç bir şey almak istemiyorum.


ağır koymadı. zaten bitirmem gerekiyordu bu tavrımı. ben seni öldürecektim de, ekmeğime yağ sürmen, her şeyi daha fazla kolaylaştırdı. 
sonra içtik, içtikçe güzelleştik ve hayır, bu sefer gece sonuna kendimi paralamadım.


karga, ardından zincir; cila niyetine. 
aranan, haberleşilen bir iki eski "dost". oh, dost kavramını her zaman çok sevmişimdir, açık olmasından ötürü.


bugün. 
uyan, ye, uzan. gelenler ziyarete... ardından gelen bambaşka insanlar, pokere... aytuğ romanya'dan kaptığı bourbon'u da getirmiş, şişeyi 3 kafadar yarıladık poker oynaya oynaya, sonra biraz daha abarttık, biraz daha içtik ve taksim'e çıktık. 


gördüğüm andan itibaren "abi, bu kız güzel." dediğim bi kız vardı. geri dönmüş... "seni gördüğüme sevindim." dedim içten. hakikaten sevinmiştim ki kızı gördüğümde tepkim aynıydı yine. "bu kız güzel"... onunla biraz konuş, gelen ablanı karşıla. hep beraber iç. hep beraber eğlen ve en güzel kısmı, sonunda hep beraber "gül". 


sanırım toparladım ve kulağımda çınlıyor şu sözler; 
"well since my baby left me, i found a new place to dwell..
it's down at the end of lonely street at heartbreak hotel."


ama presley'den tekrar dönüyorum, sürekli parçalarını paylaştığım mark lanegan'a ve duyuyorum o şarkıyı:
screaming trees - sworn and broken. 


daha fazla hüzün, ayrılık yok. kafa patlattığım o kadın yok. çünkü artık daha fazla, yanımdakiler var. eğlendiklerim var. hem, haftanın 5  günü doluyken, boş olduğum 2 günü piç edemem artık. eh, diyecek çok şey yok...


"Bingo!" 


EDIT: Yukarıdaki ilgili kısmı değiştirmek yerine, yaptığım hatayı buraya direk yazayım. Gürültülü ortamda tam duyamamışım, veya böyle yorumlamışım ancak aradığında, bana; "Bana cevap vermemek bana da koyuyor." dememiş tam olarak. Şunu söylemiş onun yerine:


"Yaşadığım 'cevap alamama' iğrençliğinin bir benzerini sana yaşattığımı düşünüp, sırf o hale gelmeme sebep olan insanla bir olmamak için seni arayıp o konuşmayı yaptım." - Yani mesajda bu yazıyordu, telefonda da sanırım benzerini söylemişti. Burada belirteyim, sonradan basın yalan yazıyor, sen şampiyon olmayınca! :))

Hiç yorum yok: