Google+ boş mideye iki duble viski: En güzel itiraflarım

7 Eylül 2011 Çarşamba

En güzel itiraflarım

1-) Facebook'!tan nefret etmeme rağmen Facebook genellikle açık oluyor bilgisayarımda. Neden bilmiyorum... Sanırım bir kızın bana bişeyler yazmasını bekliyorum ama genelde kimsenin iplediği yok. Varsın olsun. Ha esas koyansa sanal delikanlıların vazgeçilmez hobisi olan "People You May Know" kısmından hatun düşüreceğim diye aşağıları taradıkça liseden veya üniversiteden hatunları görüyorum. Genelde güzel de değiller. Bir de tabii bundan daha gençken, hızlı zamanlarımdan tanıdığım bir iki insan dolayısıyla bu listede bol bol karşıma çıkan metalci kızlar ve erkekler var. Saydığım üç grup da beni zerre ilgilendirmiyor çünkü üçünü tarasan, on tane güzel kadın çıkmaz. Net...

2-) Küçükken yediğim dayakları da, gereksiz ağlamalarımı da; ergenliğimde koyduğum aptalca postaları da, karakterimi istediğim gibi sergilemeyi beceremeyip çekindiğim zamanları da; üniversitedeyken verdiğim aptalca kararları da; dünmüş gibi hatırlıyorum ve aynaya her baktığımda kendimden biraz daha tiksiniyorum. Bu yüzdendir ki sabah uyandığımda, yüzümü yıkamak için tuvalete girdiğimde ışıkları yakmam. Ha tabi eski cerahatlı sivilce dolu suratımın da bunu yapmamda payı büyük. Şimdi suratım temiz de o da yakında tekrardan sivilcelenir.

3-) Üç ay önce bıraktığım sigaraya, seneler önce başlama sebebim özenmeydi. Çok özeniyordum, "havalı" geliyordu, ha bir de liseden çocuklarla boktan bir partiye gitmiştik onların düzenlediği. Organizasyondan para kıracaklar hesapta... Mekan bok gibi olunca, sigara içen arkadaşların yanına sardım ben de; ondan sonrası malum... Ha bak lise boyunca arkadaşlarımın yanında içmedim daha sonradan. Zayıflığımı kimsenin bilmesini istemezdim çünkü. Ego işte... Alışkanlıkları bile yeniyor.

4-) Okuduğum kitaplardaki, izlediğim diziler ve filmlerdeki bazı karakterlere anında kanım ısınır. Bunun genel sebebi onlarla ucundan kıyısından bir veya birden çok ortak noktam olmasıdır ancak bu olayı abartıp genellikle o karakterlerle "birlerce" ortak noktam olması için uğraşırım bir yerden sonra. Bu yüzden de orijinal bir karakter olduğum söylenemez. Ama sıradan da değilim. Böyle iğrenç bir mide özsuyuyum sadece; senaristler ve yazarların yazdıklarından ortaya çıkan. Neyse, buna rağmen nasıl bir özgüven ve ego pompaladığımı tahmin etmenize gerek yok, görüyorsunuz çünkü her allahın günü.

5-) Yaz günleri günde beş vakit okunan ezanın sakin sakin kafa dinlememe izin vermemesi sebebiyle dinden gitgide uzaklaşıyorum. Yani hep uzaktım da şimdi sinire de kestim evim camiye yakın diye. Dolayısıyla hayır, ben AKP sebebiyle dinden soğumadım. Ve yine diyeceksiniz sana ne ezandan? Alışkanlık işte, zamanında büyüklerimiz böyle göstermiş; ezan okuduğunda müziğin sesini kısıveririz işte...

6-) Ne gitarı, ne de mızıkayı mükemmel çalabiliyorum. Solistliğim de babamın tabiriyle "boru gibi", ablamın tabiriyle "pes", kendi tabirimle "kalınından, keyif veren" sesim sebebiyle mükemmel değil. Genelde "Mi" tonundan değil de, "Re" veya "Do"dan çalmak zorunda kalıyoruz benim yüzümden. Hatta uzun zamandır da çalmadık. Ama o konser fotolarını beğeniyorum ne yalan söyleyeyim. Ha ne kadar kötü olduğumuz da aslında belli   Şimdi mütevazı olmaya çalıştığımı söyleyenin müzik kulağı hakikaten hiç yoktur.

7-) Maddi sıkıntım yok. Ancak kendi ayakları üzerinde durabilen olgun ve bekar kadınların bana gösterdiği ilgi her zaman hoşuma gidiyor. "Zengin kadın fantezisi" de denilebilir buna. Hani evi olsun, yalnız yaşasın, arabası olsun beni evden alsın falan... İyidir yani. Hatta şirkette bu yüzden sürekli olarak radarlarım açık ama şirketin en çirkin iş kadını dışında bana pas atan yok. Hoş, topu kaleye yollayabilecek enerjim olabileceğini de sanmam. Ehe.

Bu da yeni seri olur muhtemel beyin kemirgenlerine ara verme bazında. Herkese iyi geceler.

Hiç yorum yok: