Hep aranırız işte. Doğamızda var. Hiç bir şey yolunda gitmese de, bir umut belki... Milli takımın basketbol maçlarını ve futbol maçlarını da yine aynı umutla izliyorum mesela. Bizden bir bok olmayacağı bariz çünkü. Ama ne bileyim, belki bir şeyler olur...
Taksim'e çıkarken de boş beleş, arkadaşlarla veya değil; yine arar insan bir şeyleri. Amaç ters düz olmuş beyni biraz rahatlatmak ve kafa dağıtmak değildir kesinlikle. Amaç arayıştır. Belki bir kadınla tanışırsın, tek geceli veya uzun süreli sevgili olursun; veya o gece çok eğlenirsin kim bilir?
Gazeteyi açar okursun; es kaza güzel bir haber gelir karşına diye düşünerek. O haber asla yazılı değildir. Veya televizyonu açarsın, izlemekten keyif alacağın bir şeyler bulursun belki de... Ama bomboştur aptal kutusunun içi. Bomboş ve yalnız...
İşte bütün bu "belki"ler insanı ayakta tutanlardır, yaşama bağlayanlardır. Peki o "belki"yi kaybettiğinizde ne mi olur? Büyük ustanın bir iki önceki yazıda belirttiğim "Hiç bir şey ilgimi çekmiyordu." sözü beyninizde yer eder. Dışarı çıkmak istemezsiniz, televizyon gazete keza açmazsınız; bir şeyleri değiştirmeye, örneğin odanızı toplamaya niyetlenemezsiniz; veya soğuk bir duş almaya... Kendinizi bitirirsiniz yalnızlığınızın içinde. İyileşmek gibi, veya düzeltmek gibi bir derdiniz yoktur. "Bırak dağınık kalsın..."
Birazdan yine ayrılırım bilgisayar başından ve bomboş yatar uzanırım. Çok boş be... Cidden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder