Google+ boş mideye iki duble viski: Beyin Kemirgenleri Bölüm: 14

5 Eylül 2011 Pazartesi

Beyin Kemirgenleri Bölüm: 14

Yıllar önce, arkadaş çevrem sebebiyle ailemi karşıma almıştım. Geçen yıllar ne onların ne de benim haklı olduğumu gösterdi. Çocukların hepsi bir yerlere geldiler iyi ya da kötü, aralarında serseri olanlar da çıktı; bazılarıyla eski sıkı fıkı dostluğumuz olmadı; bu yüzden bu iddianın galibi olmamıştı.

Bir kadınlaydım üniversitenin ilk yılında, daha sonra beni; başka birinden kıskanarak atar yaptı. "Şimdi gidersen bir daha beni göremezsin." diyerek de saçma bir blöf yapmıştı; ama bilmiyordu ki ben "ilişki" desenli bir çuhanın masayı örttüğü bir poker oyununda son eli görmeden kartları atmam; kaybedecek üzere olduğum; önümdeki potun hepsi olsa bile... Evet, ayrıldık. Ayrılıktan bir hafta sonra ben ve onun kıskandığı kadın; hızlı bir gece geçirdik. Yıllar boyunca bunu kimseye anlatamadım. Üç beş kişi içkili ve hüzünlü sohbetlerde konuk oldular bu dramaya; şimdi de buraya dökülüyorum seneler sonra. Hızlı gecenin ertesinde devam etmek istedim. Herkesi; ama herkesi karşımıza almayı teklif ettim. Çünkü arkadaş çevremiz ortaktı... Ben cesurdum, cesur olmalıydım, gözümü karartmıştım. Olmamıştı... Limp Bizkit'ten "Eat You Alive"ı kendisine dinletmiş ve "I just wanna look at you, who are they?" (Ben sadece sana bakmak istiyorum, onlar kim?) kısmına yoğunlaşmasını sağladıysam da; acı çekmiştim hikayenin sonunda. Çünkü onun yaptığı kontra ağırdı. Vega... "Tadın Kaldı".

Meyhanede bitirdiğim her gecenin sonunda; karşımda beni önemseyenleri görüyordum. Hepsi, fazlasıyla oradaydı. Ancak benim nazarımda, hiç biri yoktu işte. Tutunacağım insanlar değillerdi. Beni seve seve taşırlardı, ancak ben bunu istemezdim. Çünkü yük olacağımı düşünürdüm, hala da düşünürüm. "Erkeğim beni taşıyabilmeli." diyen kadınlardan sıkıldım; çünkü onları taşımaktan yoruldum. Kadınım sırtımdaki yükü azaltsın istedim ve işte bu yüzden hala yaşça küçük kadınları çekici bulmamaktayım.

Şimdi tedavideyim. Bu sefer tüm çevremi karşıma alıyorum yaptıklarımla. "Öfke yangınları"ndan kurtulamıyorum Pilli Bebek'in Bak parçasında söylediği gibi, veya sakinleşemiyorum. Çünkü aldığım ilaç dengemi alt üst etti. Çevremin dengeleri ise tamamiyle alt üst oldu. Bunu alkole bağlayan, alkolü azaltmamı ısrarla isteyen bir kesim var; ilacı bırakmamı söyleyen bir kesim var, sakin olmam veya destek almam gerektiğini söyleyenler var; varoğlu var... Herkesin bir fikri var, ama bana soran yok. Olmaz da... Sanmıyorum çünkü (referans: Behzat) "İyi misin?" var, "Nasılsın?" yok. "Ne yapıyorsun?" var, "Ne hissediyorsun?" yok, "Ne düşünüyorsun?" hiç yok.

Direniyorum, kadere; oynuyorum, ölümle, ve inatlaşıyorum; herkesle ama en çok da kendimle. İnceldiği yerden kopsun görüşünü benimsediğimden ötürü, en son yediğim halt; Thales'te yoktan yere arıza çıkarmak ve daha sonra bir kaldırıma çöküp akli dengemi yitirdiğimi farketmek olmuştu. "Blood, sweat, tears" vardır ya vazgeçilmez üçlü, işte onu yaşıyordum burnumdan soluya soluya. Şimdi ne mi olacak? Bu tarafta hiç bir şey değişmeyecek. Bir tahlil daha alırım iki hafta sonra; tehlikedeysem bırakırım ilacı ve çirkin suratıma bakmaya devam ederim. Aslında ben, suratım cerahat içinde yüzüyorken ve çirkinken şu an olduğumdan daha dengeliydim be...

Bu yüzden başa saralım biz yine yazının parçasını;
Blue Öyster Cult - Don't Fear The Reaper

Hiç yorum yok: