Bu önemli.
Aslında çok da önemli değil. Ancak kilitlenir kalırsın, bir fotoğrafa. Ve o fotoğraf aslında senin değildir. Başkasının fotoğrafıdır. Başkasının, başkalarıyla fotoğrafıdır. Senin dokunabileceğin değildir, senin tutabileceğin değildir; çünkü ne fotoğrafı çeken sensindir, ne de fotoğrafa bahis olmuş kişiye yeterince yakınsındır.
Bu noktada devreye girer işte sosyal ağlar. Çünkü, bir şekilde bulup buluşturursun o fotoğrafı. Yöntemler önemsizdir. Sen o fotoğrafı açar, saatlerce bakarsın. Tam ekrana alırsın, sunumu durdururursun ki aynı klasöre kaydettiğin diğer fotoğraflar bir anda kadraja girmesin. İstemeszin komik ya da başkalarını içeren herhangi bir görseli karşında görmeyi.
O an, en güzelidir.
Çünkü, aslına bakarsanız; olması gereken, nam-ı diğer, Kurtlar Vadisi'nden fırlama "racon" budur. Bir fotoğrafa bakarak saatlerce içmek... Boş gözlerle onu izlemek, amaçsızca beklemek ve o fotoğrafın bir an canlanacağını, monitörden dışarı çıkacağını beklemektir hayat; çoğu zaman.
Ne o fotoğraf canlanır, ne de o karedeki tek kişi çıkıverir monitörden ve hayatınıza dahil olur. Üzgünüm, ancak siz birbirinden uzaklaşan gözlerinizle; odaklanamayan beyninizle o fotoğrafa bakarak bir yudum daha alırken içkinizden, ne fotoğraf kalır, ne de fotoğraftaki kişi.
Aslında basittir. Bilirsiniz çünkü onun bambaşka insanların hayatlarında; monitörden çıkıp gerçekleştiğini, çoktan birinin kadını olduğunu ya da yakın zamanda; aynı fotoğrafa siz aval aval bakarken, sizi terk edeceğini...
Bu yüzden, bilinçaltı izin vermişken size, bir şarkı dinlersiniz ve canınız yanar.
"come here by me i want you here
nightmares become me it’s so fucking clear."
Ve o şarkı, benim için hep aynı adamın ses tellerinden çıkar.
Josh Homme...
<iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/Eo2h57KpTSY" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder