Leş gibi kar var İstanbul'da.
O karın içinden kart kurt sesleri çıkara çıkara, daha yarısı bile erimeden karın; okula gittim bugün sabahın köründe. Dönüşte halledebildiğim bir iki iş sebebiyle az da olsa mutlu hissettim. Sanırım bunu uzun zamandır yaşamıyordum.
Dışarıdayken, flört durumundayken, partide, eğlencedeyken bambaşka bir ruh haline bürünüyorum ve bunun adı kesinlikle mutluluk değil. Bunun adı sadece "heyecan" olabilir. Çünkü şu yaşta yarısı beyazlaşmış saçlarım ve gözlerimin kenarlarında belirginleşmeye başlayan çizgilerle birlikte; artık o "heyecan"ın kalmadığını da görüyorum. Vardır ya bir gençlik ateşi, çıldırırsın, dışarı çıkmak istersin. Paran varsa her gece her barı arşınlarsın. Asmalı, Rexx, Caddebostan, kısacası İstanbul'da eğlence senin olur. Banaysa o heyecandan arta kalanlar, dışarıda bir yerlerde demlenirken; doğru noktaya ulaştığımda geliyor ki bir sonraki içki, duygusal çöküntüyü bir lider gibi takip etmeme sebep oluyor. Ya Bourbon'u hatırlıyorum, ya kaybettiklerimden birini, ya da kadınlarımdan birini... Disko, bar, Erasmus partisi, nerede ve kiminle olduğum fark etmiyor. Uzaklaşmak, inime çekilmek; fare deliğimde üç beş içki içip günlük beyin hücresi katliamını tamamlamak, ölü gibi yatağa girmek istiyorum.
Bu yüzden, uzun zamandır yaşamadığım bir şey mutluluk. Bugün düşündüm, en son ne zaman mutlu, sağlıklı, spor yapan, sigara-alkol kullanmayan veya kararında kullanan bir adam olduğumu... Aklıma 2011 yazının güzel günleri geldi sadece. Sanırım yalnızlığı da götürmüştü mutluluk, bünyemden. Tek bir pamuk ipliğine bağlıydı zaten bu sahte mutluluk, o iplik de çabuk koptu ve ilmiği kafama geçirip tabureye çıktım tekrardan. O kadar uzun zamandır inmedim ki o tabureden, mutsuzluk, sancı veya sefalete ihtiyaç duymaya başladım. Tabureden her inmeye çalıştığımda, saçma sapan bir şey oldu ve vazgeçtim. Murphy kanunlarının mahkumlarından biriydim. Ancak bir yandan da; acı çekmek alışkanlık haline geldiği için, basit şeyleri de kafama takmaya başladım.
İnemedim tabureden belki, ancak hala teşekkür etmek istediğim; daha doğrusu normal şartlarda teşekkür etmediğim bir güruh var. Şimdiye kadar ailem gibi, arkadaşlarım gibi, yakınlarım gibi insanlara gerek buradan, gerekse yüzyüzeyken minnettar olduğumu söyledim. Ancak hep kaçtığım bir grup vardı, veya bir güruh.
Hayatıma şimdiye kadar herhangi bir sıfatla giren tüm kadınlara teşekkürler. Kiminiz ağlattı, kiminiz güldürdü, kiminiz eğlendirdi, kiminiz acı dindirmeye yetti, Lakin hepinizin bana kattığı bir şey vardı. Ne büyük bir adam olabildim, ne de karakterim yeterince oturdu belki de; fakat çocuk-genç kavramından kurtulmamı, doldurduğum günler sağlamadı; sizler sağladınız. Hepinize çok teşekkürler. Gidene de, izin vermediğim halde kalmak isteyene de, tenimden kazımak istediğime de, kısacası hepinize; sonsuz teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder