Duymaya alışık olduğum bir cümle, söyleyen içinse başarılı tespit:
"Çünkü sen geçmişe saplanıp kalmışsın, geçmişte şu anda olduğundan çok daha fazla 'kaybeden' olsan da."
He, diyorum genellikle ve geçiyorum bunu duyduğumda. Saplandım, orada da kaldım. O saplanan bıçağı sen her hareket ettirdiğinde, benim yaram biraz daha açılıyor çünkü derine saplanmış bir komando bıçağı o. Üst tarafı tırtıklı cins...
Neden mi saplandım? Hayatım o zamanlar, şu andakinden çok daha kötüydü ancak ben; ben olarak bir kaybedendim. Aynı zamanda kavga, bağırış çağırış, gürültü eksik olmazdı aile arasında. Alkol almak, heyecan verir; mastürbasyon ise fiziksel kalır, ego mastürbasyonu aklımızdan geçmezdi. O zamanlardan bir iki kuple kaldı aklımda; yazmaya başladığım dergiden ötürü. (http://www.puhuudergi.com/) Bundan sonra buradayım. Hangi yazar olduğumu, ocak ayında çıkacak ilk sayıdan sonra bulursunuz muhtemelen çünkü henüz ilk yazı yayınlanmadı. Hoş, yayınlanan bir şey de yok ya; neyse...
Biz ezik piç kurularıydık, fazlasıyla ezik.
Ama kafamız çalışırdı. İnekler gibi de değildik. Onur diye bir arkadaşım vardı lise ikide. "Ayhan" isminde birinin telefon numarasını bulmuştu ve arkadaşlarını etrafına toplayıp sabahtan akşama Ayhan'ı işletirdi. "Sütaş Ayhan! Sütaş Ayhan!" tezahüratını yapmakla başlar, adama sararak devam ederdi. O zamanlar sınırsız dakika gibi, sabit fatura gibi mevzular da yoktu. Resmen altın değerinde olan kontörlerimizi, yalnız olduğumuz için milleti işleterek yerdik. Dedim ya, eziktik, yalnızlık ve şu andan farksızdık aslında duygusal olarak.
Onur, birilerini işletme konusunda çok profesyonel değildi, ama ben amatör bile değildim. Bu yüzden okul çıkışı Onur'la bizim siteye takılmaktan büyük keyif alırdım. O milleti arar, işletir, dalga geçerdi; ben de izlerdim. Bir gün yürek yedim adeta. "Ben de yapacağım."dedim. "O zaman sana () hocanın telefon numarasını vereyim" dedi. (Sadece parantez yazdım çünkü rahmetli oldu mevzu bahis hocamız, yakın zamanda... Suçluluk duymuyorum, iyi adamdı ama saftı işte; yakın gözlüğünü alnına koyup, sonra gözlüğünü arayacak derecede saf. Veya uzak gözlüğünü ipli sanıp, o gözlüğü çıkarınca serbest bırakan ve yere düşürdüğünde "Yauv ne oluyor yauv?" diyecek kadar saf. Veya "Ne dinliyorsun sen bakayım?" diyerek, walkman'iyle müzik dinleyen bir öğrenciye çıkışıp; "Eminem" cevabını alınca "Emine kim?! Bu sınıftan mı?" diyecek kadar saf... Nur içinde yat hocam...)
Aradım hocayı, gizli numaradan.
-Alo.
-Efendim biz Türk Telekom'dan arıyoruz. Test amaçlı telefona üflemeniz gerekiyor.
(Üfleseydi, "oooh daşşaklarım serinledi" diyecektim çünkü o zamanlarda çok fazla Lombak okurdum ve etkilenirdim.)
-Anlamadım.
-Efendim, test amaçlı olarak telefona üflemeniz gerekiyor.
-Ben anlamadım şimdi telefonu napayım?
-Alın götünüze sokun amına koyayım!
Sinire kesmiştim, Onur ise kahkaha atıyordu.
Aynı gün, hızımı alamayıp Sütaş Ayhan'ı da aramıştım. Hızımı öyle bir alamamıştım ki, gizliden aramayı bile unutmuştum.
-Alo, Ayhan abi elimde çok güzel mallar var abi. Sarışın, esmer, Japon...
-Sen kimsin lan? Kimin numarası bu?
İşte bu cevabı aldığımda kan beynime sıçramıştı, gerçekle yüzyüzeydim. Onur, imdada yetişmişti ben telefonu Ayhan'ın suratına kapattıktan hemen sonra. Çünkü Ayhan, geri aradı.
-Siz kimsiniz lan? Ne bok yemeye rahatsız ediyorsunuz beni orospu çocukları?
Telefonun, hands-free özelliği yoktu ancak Ayhan o kadar iyi ve gür küfrediyordu ki, birebir duyuyordum.
Onur'sa başarılıydı.
-Abi arkadaş ben tuvaletteyken bir numara sallamış, Turkcell'e sordurmuş numarayı, ismini öyle öğrenmiş. Sonra da işletmiş. Çok özür dileriz... Gerçekten ben çok özür dilerim abi telefon benim üzerime.
Hayatımda gördüğüm en sağlam yağlama ve geri adımdı. Ayhan abiyse "Savcılığa vereceğim sizi orospu evlatları!" diyip kapatmıştı telefonu. Aylarca telefon hattının üzerine kayıtlı olduğu akrabama tebligatname gelecek diye beklemekten çıldırmıştım.
Şimdiyse geriye bakıyor, hatırladıkça kopuyorum. En büyük eğlencemiz buymuş ve kimseyi kırmadan, etmeden; dalga geçmekmiş amacımız. Şimdi mi? Şimdi her şey eğlence ve kırmakla kalmıyor, dağıtıyoruz etrafımızdakileri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder