"Bok var"
Birazdan dökülecek olanlar, aslında çoğumuzun yer yer baş rol oynadığı bir hikayeden akılda kalan kısımlardır. Sonuç olarak bunların hiç birini yapmadım diyemeyeceğim tabii. Yakın bir arkadaşımla okulda sürekli olarak geyiğini yaptığımız, geyiğine doyamadığımız ancak bir yandan da bu tek tipleşmeye fitil olduğumuz bir sap-saman ayrıştırıcısıdır paylaşacağım...
Üniversiteye girdin, saçını hemen uzat. Bok var, eksik olma.
Bilimum etkinliğe katıl. Bir şarkısını bile bilmediğin adamın konserine git, ortam piyasa yap, ancak bunu alternatif şekilde gerçekleştir. Yap, doymazsın yoksa, uzun saçın hakkını vereceksin ya...
Biraz daha uzadı mı saçların? Tamam güzel. Zaten kesin sigaraya başlamış, kulağını deldirmişsindir. Şimdi sırada o saçları rasta yaptırmak var. Yaptır yaptır, kıymadan yaptır... Üniversitedesin, başka ne zaman yapabilirsin böyle bir çılgınlığı. Favori dizin Kampüsistan, favori "adamın" da Yunus Günce.
Aa, Yunus Günce demişken, dövme işine de girişmişsindir piercingden hemen sonra. Yaptır Yunus Günce'nin kolundaki dövmenin aynısını. "God Is Love." Hiç bir şeyden eksik olma, bok var.
Devam et hayatına, rock konserleri baymaya başlamıştır. Nasılsa ortalık küllüm liseli, hard rock ve heavy metal tarzlarındaki konserlerde bulunma. Hemen Tori Amos, Lamb, God Is An Astronaut dinlemeye başla.
Bir iki kez Peyote'ye git, arada house, trance, dubstep tarzlarına kay. Hoop ne oldu? Geldin uyuşturucuya. Esrar kullan, bir iki adım ileriye gitmek için hap at, kafan kıyak gez ortalıkta.
Neden? Çünkü marjinal kalmak için bir kimyasala ihtiyacın var. Aa bir de, kullandıklarını yüksek sesle anlatmayı unutma. Zararlı diyoruz bunlar, kendine zarar veriyorsun diyoruz ama sen bizi dinleme. Aban hemen, bok var. İlla lazım sana bunlar.
Üniversitede ilk seneni yurtta geçirdin, hadi ilk iki sene diyelim.. .Ardından arkadaşlarınla eve çık. Sonra arkadaşlarınla takış, herkese "En iyi arkadaştan ev arkadaşı olmaz." öğüdü ver ve ekle: "Aranız bozulur." Dayanama, becereme, çıldır ve dön dolaş bir sevgili bul.
Sevgilinin evine çık... Onunla birlikte yaşamaya başla. Çünkü izlediğin çoğu müzik klibinde bu sahneyi gördün, bundan da eksik kalma. Sevgilinle uzun bir süre yaşa, ardından ona "Ben Erasmus'a gideceğim yeaaa." de ve onu ardında bırak. 9 ay ortalıkta görünme. Arada bir, gurbet ellerdeyken anlarsın değerini, kimse senin maymun suratına bakmadığı için... "Nasılsa döndüğümde beni bekler, kesin bekler o." de. (Beklemedi)
Okulun bitmeye yaklaştı mı? Eh, sevgilin beklemedi diye İncir Reçeli'dir, Issız Adam'dır, bilimum ağlak ve sümüklü Türk filmini de bitirdin. Kafayı da çektin, hoop dön başa. Bir süre her şey kötü gitsin. Ardından toparlan...
Okulu bitir, yüksek lisansa başla. "İşletme masterı şart abiiiii!" diye ortalıkta gez fıldır fıldır. Bok var...
İşletme masterını ya da EMBİEY'ini yaparken, çalış ya da çalışma bir sigortalı işte ancak her zaman şikayet et. "Off, dersler çok ağır yeaaa" diye ağla millete. Çünkü bunu yapmayı sen seçmedin, bunun için sen ailenden maddi yardım istemedin. Devlet dayattı değil mi böyle yapmanı? Yoksa sadece ağır işlerde mühendis olarak(şantiye, fabrika vs) çalışmak istemediğinden mi bu boka giriştin?
Hazır yaşın da ilerlemişken, yirmili yaşların ikinci yarısına girerken patlat o zaman Facebook profil fotoğrafına yeğeninin fotoğraflarını. Eksik kalma, hiç bir şeyden eksik kalma... Bok var.
1 yorum:
Güzel tespitler. En iyisi de "25ten sonra Facebook profil fotoğrafına yeğeninin fotoğrafları patlatmak".
Yorum Gönder