Google+ boş mideye iki duble viski: Akşamdan kalma tesirli metropol notları 13

25 Kasım 2012 Pazar

Akşamdan kalma tesirli metropol notları 13

Hayatım "13"ün etrafında geçti. Yabancıların uğursuz rakamı, 1453'ün basamaklarının toplamı 13'ün etrafında. Şanssız olduğuma inandırmadım kendimi, sonuçta acısını hissettiğim her şey; aslında kendi kararlarımın sonuçlarıydı.
Bu yüzden de, biraz daha kendi iç muhasebemle alakalı olabilir birazdan bu yumuşak klavyeden dökülecek sert sinkaflar.
Blog yazmayı geç keşfettim. Karalardım, karaladıklarımı -eğer onlarla alakalıysa veya onların gözünde beni yücelteceğini düşünürsem- hoşlandığım kadınlara gönderirdim. 2007'nin başında saçmalamıştım ilk kez. Muhtemelen edebiyat dünyası, gotik kızlar ve arabesk rapçiler dahil bu kadar kötü bir yazımla karşılaşmamıştır o zamana kadar. Zaman zaman İngilizce, zaman zaman Türkçe yazıyordum. Saçmalıyordum ve aslına bakarsanız, şu an yazdıklarımdan -eksen itibariyle- farksızdı o zamanlar paylaştıklarım. Ev özlemi, terk eden ya da reddeden kadınlar başroldü. Tabii o zamanlar tuttuğum blogu bir süre sonra bambaşka bir mecraya taşıdım ve "Boş Mideye İki Duble Viski" o taşınma işlemi sırasında doğdu, ilk adı olan "Southern Vagrant" ile...
Gelgelelim, sık sık yazmaya başladığım zamanlarda bu piyasaya ne kadar geç girdiğimi farketmemle, cinsel anılarını paylaşan hesapta anonim, sözde gizli, İncisözlük'te ifşa edilmiş yazarları gördüğüm an aslında kendime, ileride tutamayacağım bir söz vermiştim. Cinsel anılarımı anlatmayacaktım...
Anlattım, defalarca anlattım, bıkmadan usanmadan okudunuz. Okuduğunuz için veya yaptığınız yapıcı/yıkıcı yorumlar için teşekkür ederim. Nasıl hayatlar yaşadığınız umrumda olmasa da, on yazıda bir kez yorum aldığım için yaptığınız her yorumu özenle okuyorum. "Çok güzel yazı kardeşşş..." tarzı yorumlar hariç tabii...
Ancak kendimden gün be gün daha fazla tiksiniyorum. Pornografiye girdiğimi hissediyorum. Her ne kadar anlattığım her şeyi, birini özlediğimden ötürü paylaşmış olsam da -aldatma kısımları dahil- saçma geliyor. Bu kadar düşmemem gerektiğini düşünecek kadar egoya sahip olduğumdan ötürü...
Dedim ya, aslında her şeyi belli bir açıklıkla anlatırken; aslında sonuç olarak ne kadar yalnız olduğumu görmenizi istemiştim. Ama olmadı, hep çıplak kaldı yazılar, çıplaklık içerdikleri için.
Keza üç cümlede bir "üç nokta" kullandığım zamanlarda da aynı şeyi hissetmiştim. Nefret ettiklerini oynamak...
Anlamanızı beklemedim, anlamanızı istemiyorum, beklemiyorum. "Geçtiğim zamanların ne olduğunu biliyor musun?" şeklinde size çıkışacak kadar düşmedim. Ama, düşüyorum işte; gün gün, saat saat, ay ay... Kafayı toparlayıp gidebilsem, okul bitse, her şey "çok güzel olsa" belki blogu bile kapatacağım. Ama olmuyor, olamıyor. Hiç bir zaman da olmadı...
Evet bu bir özür. Sikindirik cinsel içerikli yazılar için, tiksindiğim insanlara benzemeye başladığım için sizden dilediğim bir özür. "Aslında şunu demeye çalışmıştım." da yersiz bir teselli, tıpkı on on beş yaşlarındayken teyzemin bana verdiği çizgi roman-karikatür dergileri gibi.
Özür dilerim.

3 yorum:

Rutkay dedi ki...

''Hep çıplak kaldı yazılar, belki de çıplaklık içerdikleri için.'' Oldukça çapkınlığa çıkmış bir cümle. Kendi halinde. Yazdıklarından dökülenler, sözlerinden dökülenlerden daha sıradan değiller neyse ki. Döküldükçe ve özürler diledikçe sıradanlaşacaklardır ancak. Her kusulan kelime, gizli özür ibaresi taşıyor her seferinde. Yalnızlığa düşüyorsun. Korkma. Öyle büyük bir 'Grand Canyon' değil. Ancak sikindirik 127 Hours filmindeki Aron Ralston kadar sıkışmışmışın hayatın içine. Kıvranma, kopar o kolu. Olmadı acı çek. Yaz yani. Yazmak iyidir. Author bile olmadığına dair yapılan yorumlara ithafen de Mark Lanegan dinlemeye devam et. Sevgiler.

Adsız dedi ki...

Kendini bu kadar iyi ifade edebilen bir adama yazabilecek derecede iyi bir yorum bulmadığım için yorum yapmıyorum ama her yazdığını düşünerek anlamaya çalışarak okuyorum.

Unknown dedi ki...

Sen anlattın çoğu insan okumadı bile okuyanlarda ne bu şimdi ? dediler. Okuyanların arasında seni anlamaya çalışan, yersiz kendisini derin düşüncelere daldıranlarda var elbet. Aslında okuduğumda kendimi görmüş gibi oldum paradokslarla çarpışan..

Ne kadar uzun cümlelerle devam eden özür yazın olursa olsun unutmaki hep ağzından çıkacak son söz önemlidir çizgi romanlardaki kadar beyaz bir özür dilemek ve altında senden başkasının göremeyeeği karanlık.