Google+ boş mideye iki duble viski: Depozitolu şişelerin iadesi ile alınan sekiz bira

14 Mayıs 2013 Salı

Depozitolu şişelerin iadesi ile alınan sekiz bira

"SPOILER VERME!"
Sanırım, günlük hayatta sık sık duyduğumuz bu tepkinin tonunu, metnin boyutunu değiştirmeden en fazla böyle açıklayabilirim.
"Kullan-at" veya "Aç-bitir" devriminin altın çağını yaşıyor olmamıza rağmen, kimi; değerli vaktinden birazcık ayırıp, bizim izleyip, okuyup, oynayıp bitirdiklerimize yetişemiyor. Ya işsiz güçsüz oluyor ve önünde sezonlarca dizi duruyor, ya öğrenci olduğundan batak masasının keyfini çıkarmaya çalışıyor, ya da gece hayatına akıyor, gidiyor. Örnekler arttırılabilir tabii ki, fakat ilk aklıma gelenler bunlar.
Zaten diyalogdan mahrum kalmaya yeminli bir nesliz, ancak bir de tam etrafımızdaki biriyle; bir şey paylaşmak istediğimizde bu tepkiyi almak, çıldırtıyor bizi. Duymaya dayanamadığım tek cümle olabilir bu, yaklaşık dört senedir de duyuyorum, beyin kıvrımlarımı katılaştırıp, çatlatarak.
İşin garip tarafı, spoiler duymak değil, "Spoiler verme!" cümlesini duymak rahatsız ediyor beni. Önünde sonunda izleyeceğin bir dizi o, ya da film; veya okuyacağın bir kitap, oynayacağın bir oyun. Neresi rahatsız ediyor bu kadar, bu insanları; ah bir de bunu anlayabilsem...
Uzun zamandır "başlamak" için bekliyorsun, tamam da; daha başlamadın bile ve buna rağmen o kadar büyük hayranı (fanboy, fangirl, adını sen koy) olmuşsun ki, anandan babandan daha kutsal olmuş o sana. Yakın bir arkadaşın senden bir iki adım önde ve seninle bu bir iki adımdan güzel bir iki kesit anlatmaya yelteniyor, sense yıllar sonra "belki" tüketeceğin bir ürün; bir sanat ürünü yüzünden, yıllardır tükettiğin ve senden bıkmayan arkadaşını tersleyebiliyorsun ki, başarılı bir tersleme de değil bu. İnsan ilişkilerinin çarpıklığı konusunda kimsenin şüphesi yok da, Hakan Ural'ın dişlerinin arası kadar uçurumlar var aramızda, buna rağmen iletişim kurmak isteyenler; bir köprü kurmadan, aşağıya düşüveriyor. Diğerleri, yerlerinde sabit zaten. Onları ilgilendirmiyor, olmayan köprünün karşı tarafında ne olup bittiği; çünkü onların kucaklarında laptopları, ellerinde telefonları ya da gözlerinin 30 santimetre önünde ipadleri var. Hipnotize olmuşçasına bir ekrana bakıyorlarken;
-Off, izlemeyerek çok şey kaçırıyorsun aslında. Bu bölümde de şöyle oldu!
-Spoiler verme!
Hoş, uzun soluklu işler; zaten önemini çoktan yitirdi.
Blogger yerine Twitter,
Youtube yerine Vine,
Picasa yerine Instagr.am,
Yürüdük gittik işte.  Bakalım, ne zaman; "gerçek bilgi" değer kazanacak, kısa metraj olanına oranla...


2 yorum:

Adsız dedi ki...

yeni yazılarını bekliyoruuzz:)

Adsız dedi ki...

yeni yazılarınızı bekliyoruz :)