Babamla yaşadığımız çoğu sohbette diyalog dönüp dolaşıp, kadınlara gelir. Kendisi yanlış bilmiyorsam sekiz kez nişan attığı halde, günümüzün "fuckbuddy" ilişkisinin tiksinçliğinden bahseder. Açıklamaya çalıştığımdaysa ya anlamaz, ya dinlemez.
Açıklama basittir aslında, kendisinin; zamanında yaptığı "nişan atma" eylemini, şimdi doruk noktalara ulaşmış durumdadır. İlişkinin heyecanlı kısımlarında, yani başlarda, teknolojik nimetler ve aileden uzak, üniversiteli kadınlar; yuppieler sebebiyle bir hafta ile bir ay arasında değişen bir süre içersinde sıkılmalar başlar, aramamalar, "Bugün gelemem."ler başlar, ikinci aya girilirken sadece evde buluşup sevişmeler işin içine girer, ikinci ayın sonlarında evde sürekli birlikte geçirilen zamandan da sıkılır taraflar, sonrasında ya aldatma gelir, ya da ayrılık. Hesapta "Ciddiyiz." denilen ilişki, iki-üç ayın içinde son buluverir. Başlangıçta "Seni asla bırakmayacağım." diyen adamlar, bırakıverirler kadınlarını ya da "Sen benim her şeyimsin." diyen kadınların kaybedecek bir şeyi kalmaz bir anda. Ayrılığı, taraflardan birinin yeni sevgilisi bulması olayı takip eder. Yeni sevgili bulamayan kişiyse, yeni sevgilisini bulana kadar, eskisini takıntı haline getirir ve tüketim toplumu; bir kez daha tüketiyordur her şeyi tükettiği gibi.
Eski kafada durum tabii biraz daha farklıdır. "Fazla muhabbet yari bozar." derler mesela. Bu kadar fazla vites yükseltmeye gerek yoktur, adım adım, yavaş yavaş ileri gidilir cinsel ilişkiyle başlamış olsa bile. Özlemek vardır, bazen konuşamamak vardır. Bulunduğum neslin en büyük sıkıntısı da burada başlar ya zaten... Eski kafayla, yeni-dinamik ilişkilerin arasında kalma durumu sebebiyle; 25 yaşın altındaki bir çok bireyin duygusal yönden dengesiz olduğu söylenir hep. Hatta bu "bitiverir, tüketmeyelim" korkusuyla bir çok standart kalıp kullanılır. "Yavaş gidelim, lütfen." bunlardan en fazla kullanılanıdır.
İşte, "Fuckbuddy" durumunun ya da yalnız kadın-yalnız adamın hayat tarzının sebebi, yukarıdaki standart taban; değişmez yapılı ilişkilerdir. Bu kadar TV dramını üstüste yaşayıp, şampuan değiştirir gibi sevgili değiştirmektense "yalnız" ama tutarlı olmayı seçer birey, etrafında gördüklerinden sonra. Bir yerden sonra bu yalnızlığa alışır, kimseye dokunamaz hale gelir, yalnız ölme korkusuyla bir iki kez dener; denemelerinin sonucu genelde başarısızlıktır ve kendi hayatına döner. En büyük korkularından bir diğeriyse, sadece cinsel tatmin amacıyla kurduğu arkadaşlığın bir gün Amerikan romantik komedilerde olduğu gibi "duygusal"a dönüşmesidir ki durum bu noktaya da yüksek ihtimal çerçevesinde gelir, özellikle bu coğrafyada çünkü sadece yatmaksa mevzu bahis eylem; zaten "kıçını dönüyorsun işini bitirince." denir ve tartışma başlar. Yatmaktan öte, aynı zamanda çok yakın arkadaşlıksa durum; birlikte geçirilen zaman dilimi içersinde başkasına bakmak, kadın ya da erkek tarafından yasaklanır.
Çarpıktır, çarpıklığı bir yerden sonra göz korkutmaktan öte; ilişkilerden nefret ettirmeye ulaşır ve yalnız, yalnızdan öte; kendi başına olmayı öğrenir. Eski ya da yeni kafa için tiksinç ilişkilerden de, sürekli değişen ilişki durumlarından da, insanlardan ve çevresinden de uzak durmaya başlar; bireyleri ve olayları yadırgar ve boş bir odada, ya mastürbasyon yapar, ya içer, ya da yazar. Bir gün gerçekten büyük bir yazar olacağının umuduyla...
4 yorum:
sen adamsııınn (:
yazmayı sakın bırakma çünkü sen vazgeçersen benim de bi şeyler için sebebim kalmaz ve ben de vazgeçerim...
her zaman bir sebep vardır, ne yazık ki...
"Yoksuluz, gecelerimiz çok kısa. Dörtnala sevişmek lazım.."
ne güzel demiş cemal süreya (:
tekrarlıyorum, cemal süreya okumadım. dörtnala sevişebilecek bir kadınım da yok.
Yorum Gönder