61'e dayandı takipçilerin listesi ki sanırım bu benim rekorum. Boktan blogumda, her zaman bir tarafı eksik yazılar yazdım. Çünkü benim de bir tarafım eksikti her zaman, herkesin olduğu gibi...
Devrik bir denge, dalgalanıp durulmak, terso yapmaya elveriş, bozmak üzerine kurulu bir düzendi hissettiklerim her zaman bunları karalarken gecenin bir yarısı. Lakin biraz aklımı başıma devşirip en genel haliyle takipçilerimi gözden geçirdim de; şunu demekten kendimi alamadım: "siktirin gidin."
Geçen sene tipler vardı Twitter ünlüsü olmak için uğraşan; sıradan herkesi radarı içine alan ve kendisinin de o kişiler tarafından takip edildiğini gördüğü anda; o kişileri takip etmeyi bırakan. Amaçları "Bu kadar çok takipçim var, ben artık internette ünlü ve sözü geçen bir insanım." diyebilmekti. "Kim bunlar?" diyen olursa; bana ulaşsınlar, çatır çatır isim veririm.
Aynı dönem, bloglarında nasıl seviştiklerinden bahseden kadınlar vardı. Deli olurdum, çünkü bir tanesiyle(bak onun ismini hatırlamıyorum) iletişime geçmiştim ve bu kadınlara karşı öfkemi başlatmama yetmişti. Sebep ne mi? Bu kadının bir sevgilisi vardı ama başka bir erkekle sevişmeye devam ediyordu, o erkekle -tamamen açık- ve kıskanmaktan uzak, bir yatak sevdası sürdürüyordu. Akabinde bana, bu üçüncü şahsın(rahmetli Attila İlhan, bir kez daha utanıyorum ismini bu şekilde andığım için) kendisini bir keresinde çok ters bir biçimde bozduğunu söylemişti.
-Ne oldu?
-(BIDIBIDI) İşte ben de ona ikinci postaya gittiğimi söyledim.
-Ee?
-O da bana "aa sen hala ikide misin?" demişti ve onu çok kıskandım.
-...
O üç nokta yerine nasıl sayıp sövdüğümü az çok tahmin edebiliyorsunuzdur.
Şimdi, yazının başında takip edenlere neden siktirin gidin dediğimi de anlatayım.
Baktım biliyor musunuz?
Yazdıklarınıza, yaptıklarınıza... Ve sizin de aynı kalıptan çıkmış üç beş insan müsveddesinden öte olmayan kadınlar olduğunuzu gördüm. Nefret ettim. Bir kez daha...
Şimdi, hakikaten; "Siktirin gidin."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder