Uzun zamandır blog yazıyorum, yazdıklarımı da buraya yapıştırıyorum az çok takip ettiğiniz üzere. Ancak bundan ne kadar sıkıldığımı da daha önce söylemiştim. Şimdi, Altay Öktem, Küçük İskender ve diğer arkadaşlarla beraber "Şorşak" isimli fanzine yazıyorum. Beni yönlendirdiği için kafkalabirenti lakaplı Sosyomat üyesine saygılar. Öte yandan, Nisan sayısı(25. sayı) için yazdığım yazı aşağıdadır. Fanzini nereden mi temin edebilirsiniz? Haydar Rock Bar'da vardır tahminim, orada yoksa da Mephisto ikinci katta bulunduğu iddia ediliyor. Eyvallah...
Kadınlar Günü Ve Diğer Tüm Özel Günler(muayyenle sabit)
-Sen annemin kadınlar gününü kutladın mı telefonla?
-Hayır. Ben de kadınım çünkü?
-Ben de kutlamıyorum o zaman.
Ablam sırıtıp geçmişti bu cevabıma. Ortadan girdim yine her zamanki gibi; başa saralım kasedi.
"Öncelikle tüm dünya kadınlarının kadınlar günü kutlu olsun vıdı bıdı bıdı bıdı..."
Veya tam tersi?
Eros'un çiçekçi olması... Doğum günü kutlamayı icat edenlerin oyuncakçı dükkanı işlettiği vs... Bunlar kapitalizmin oynadığı oyunlar üzerimizde, tüketim toplumu olmaya gidiyoruz vs vs.
Çok farklı şeyler de söylemiyorum aslında. Eros çiçekçi olmayabilir belki; ancak tüketmeye bu kadar meğilli bir canlı, işin içine; satın almaya teşvik edecek bir olay girdiğinde gerçekten coşuyor.
Sevgililer günü, doğumgünleri, yılbaşı, eğer ilkokul öğrencisiyseniz öğretmenler günü, yıldönümü, aydönümü, kadınlar günü, e yeter ama? Bahane aramıyor muyuz cebimizdekini yoktan yere harcamak için?
Aslına bakarsanız kadınlar günü ve sevgililer gününe karşı apayrı bir tepkim var.
Sevgililer gününe gösterdiğim tepkinin altında Yusuf'la İstiklal'de yürürken çiçekçilerin bize çiçek satmaya çalışması yatmıyor tabii ki. Şimdiye kadar da bir kez hariç; hiç bir sevgililer gününde sevgilim olmadı. Hatta benim "Sevgilim" dediğim kadın sayısı da iki elin parmaklarını geçmez, ömürleriyse 2 ayı geçmez ilişkilerimin. Fakat eğer ki sevgilini sadece etrafında yaşanan bir günlük gelişmelerden ötürü biraz daha fazla seviyorsan; zaten siktir git sevme. Sevgilini bir değil, her gün hatırla; sevgililer gününde de caka satmaya uğraşma kimseye.
Olmaz ama değil mi? Ne sevgilin bunu kabul eder şartlandığı için, ne de sen kabul edersin onu etkilemeyi denediğin için...
Küçük çapta başla, ona hediye al. Bir üst seviyeye geç, romantik bir restoranda günün anlam ve önemini açıklayan bir konuşma yap. Lise müdüründen farksız... Yetmez, yetmesin de; sevgilin için bir yeri kapat, boğazda lüks bir romantizm soslu yemek ye onunla. Cebindeki tomarla veya yakmaya değmeyecek banknotlarla romantizmin dibine vurma eğilimleri.
Kadınlar günü? Eşine veya sevgilisine fiziksel zarar vermiş hanzo zaten kutlamasın Kadınlar Günü'nü kimsenin. Veya yattığı erkeklerin penis boyunu, cinsel performansını ağza sakız eden kadın kısmısı teşekkür etmesin yapılan kutlamalara. Aldatan erkek bir kez daha "Ben seni çok önemsiyorum aşkım" moduna girmesin, "Ben bir kadınım, yer ver, kibar ol bana karşı" diyen kadın eşitliği savunmasın. Bu eşitliğin birden çok daha fazla parametresi var be güzelim. Aklın ermez demiyorum, uğraşsan sen de anlarsın bir eşitlik olmadığını. Ancak savaşında değiliz hiç birimiz eşitliğin; bizim savaşını verdiğimiz konu kimin üstün olduğu... Bu kadar açık işte.
Tabi bir yerde, her gün alkollü kocasından dayak yiyen ev hanımının tepkisine veya çığlıklarına karşılık "Aile içi, biz karışmayalım" şeklinde 3 maymunu oynayan çevrenin tepkisini; sevgilisine "Ağzını burnunu kırarım!" -bunu Cumartesi gecesi, etkileyici bir kadını yolda beklerken duymuştum- diyen elemanı, işyerinde patronu tarafından cinsel tacize uğrayan kadının mapusa girse şişlenecek-ki sevdiğim bir hapishane raconudur, tecavüzcülere karşı alınan sert tavır- patronunu ayrı bir yere koyarak yazıyorum çünkü onlarla ilgili söyleyecek bir çuval küfürden başka lafım yok. İstisnaları kaidenin dışında tutarak genelleme yapıyorum ilk defa, bir kadının incinmesine veya ağlamasına dayanamadığım için.
Yüzüne tükürmeyeceğin bu tip adamların bahsi, apayrı bir yazının konusu olur muhtemelen. Bense bu kadar sarpa saran ve beceremediğimi bu denli düşündüğüm bir yazıdan sonra, bir yudum daha alırım şişeden; bir kez daha derim ki, "bitiyorum/başlıyorum, dipte/şafaklı, sıkıntılı/rahat ancak bu benim dünyam, bunu ben yarattım ve sonuçları kimi zaman acı olsa da; katlanmamak için hiç bir sebebim yok." (İntihara meğilli olduğumu düşünenler için yazdım son cümleyi.)
http://bosmideyeikidubleviski.blogspot.com/2011/03/kadnlar-gunu-ve-diger-tum-ozel.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder