Ama keyif de alıyorum garip bir biçimde. Fikir üretmek, öğrenmek, kapmak, hoşuma gidiyor. Altımda çalışan biri yok, üstümde bir yöneticim var. Yanımdaysa bir tasarımcı… Boyuna metin yazıyorum alternatiflerle dolu. Müşteri ya da yönetici hangisini seçerse onu kullanıyoruz falan filan. Rahat, dişilerle dolu bir çalışma ortamım var. Her sabah, bu sene CNBCe’nin Mad Men teaserında dönen parçayı dinliyorum. (Parçanın ismini merak edenler için, bir ipucu: Ella King, sanatçının ismi.)
Bir masaüstü bilgisayar verdiler bana. Sanırım kullanıp sattığım masaüstü bilgisayarın özelliklerinden daha sağlam özelliklere sahip. Sabahtan akşama o bilgisayarın karşısında, metin yazıyorum işte. Kimi zaman yazdıklarım beğeniliyor, kimi zaman yöneticimden fırça yiyorum. Eminim ki, çalışmaya stajyer olarak başlasam daha mutlu olur ve hiç para kazanamazdım. Ancak, para da gerekiyor işte bir yerde. Çalışmanın karşılığını almaktan öte, kişisel hayatımda kullanabileceğim bir bilgisayarın olmaması, ödemem gereken borçlarım, yatağa alkolsüz girmek istemiyor oluşum; parayı önemli kılan üç etmen. Geri kalanını at çöpe… Biliyorsunuzdur, burayı uzun zamandır takip ediyorsanız. Ne bir spor araba, ne de Reina’da loca gibi hayallerim oldu. Bunlar, hayal gücümün ya da maddi durumumun ötesinde olmadı hiçbir zaman. Fakat Pazar kahvaltılarında sırtıma atacağım üç haneli fiyata sahip kazaktan; lack sehpadan, LED televizyondan ziyade, her gece içebileceğim kadar param olması yeter bana. Çok çok lükse girecek olursak da, bahçeli bir ev olurdu en büyük dileğim. Komşudan ve şehirden uzak, bir bahçeli ev ve bir köpek.
Belki onun da zamanı gelir, bilemeyiz. Ancak bilebildiğim tek bir şey var ki; ısınma turlarındayım. Kazanacağımı hissediyorum artık. Evsiz, işsiz, beş parasız bir adamdan; aklınıza gelmeyecek şirketlerin yöneticilerine ulaşan ve onları etkilemeye başaran bir adama doğru evrileceğim. Çömezlik dönemimde olduğum için; yaklaşımım da gayet basit. Her dakika açık olan algım yok. Her an verdiğim hazır cevaplar yok. Sözümü sakınmamam yok. Çıldırmalarım yok. Çıldırtacak yaklaşımlar da yok neyse ki… Biraz daha geride tutuyorum kendimi ancak oyundan öğrendiğim şeyleri uygulamaya yavaş yavaş başlıyorum. Zaten sinmeye ne kadar tahammülüm olduğu da belli. Adım adım, tıpkı dışarıda tanışıp; reddedildikten sonra zehri içlerine saldığım kadınlarda olduğu gibi; adım adım…
Evsiz de değilim, işsiz de değilim. Meteliğe kurşun atma dönemlerini de yavaş yavaş atlatacağım; eminim. Yalnızlık baki kalacak büyük ihtimalle fakat, bu her sabah işe giderken hissettiğim hevesi engellemeyecek, ileride ciddi anlamda bir metin yazarı olacağım gerçeğini değiştiremeyecek, gittiğim her yerde; kadınlarla konuşmaya başladığım her sette insanların “Oha, nasıl yaptı lan?” demesini engelleyemeyecek.
Bitirelim. Günlüğe çevirdim zaten blogu…
“Can you feel the new day rising?”
Not: Canımı yakan kadınlar ile ilgili hikayeleri ayrıntılarıyla burada paylaşmaya devam edeceğim. Fakat duyurusunu yaptığım blog “Zamparanın Seyir Defteri” de taşındı. http://zamparaninseyirdefteri.tumblr.com adresinden ulaşabilirsiniz. Kadınlar konusunda tecrübe ve tavsiye için wingim Oscar’ın twitter adresi: http://twitter.com/OscarBlackZSD benim sadece kadınlar üzerine tavsiyeler paylaştığım twitter adresim: http://twitter.com/mattdempseyzsd
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder