Google+ boş mideye iki duble viski: Düşkün değil, düşmüşün anıları 3

20 Ekim 2013 Pazar

Düşkün değil, düşmüşün anıları 3

Bu sabah uyandığımda, Koç Üniversitesi'nin dibindeki sitelerden birinde değil de, bana bu denli uzak insanların arasında ne işim olduğunu düşünüyordum. Hepsi zengin çocuklarıydı, Koç Üniversitesi'nden. Dün gece ise hangi marketten, hangi ürünü nasıl çaldıklarını anlatarak bir sidik yarışına girmişlerdi. Diyaloğun seyri bu yönde ilerlerken; önce, aç olduğu için çalmak zorunda kalanları, o tiksinerek baktığınız dilencileri; yolda selpak satan çocukları düşündüm. Ardından Trainspotting'i izleyen herkesin bu hayat tarzına özeniyor olup olmadığına kafa yordum. Bir an eski sevgililerimden Petra geldi aklıma, MySpace'teki fotoğraflarından birinde esrar çekiyordu. Kalın kafalı, iri göğüslü, aptal orospu...
Onlar konuşurken, çözümlemeye çalışıyordum. Mevzu bahis filmleri on altı on yedi yaşında hatmeden bir misantroftum ancak hiçbir zaman herhangi bir "şey" çalmak gibi bir derdim olmamıştı. Zaten uyuşturucuyla da aram yoktur. Zihnimin açık kalması hoşuma gider. Beyin hücrelerimin katilininse alkol olmasını tercih ederim.
Ekşisözlük'teki yüzlerce hatta binlerce uyuşturucu ilintili girdiye bakın arada bir... Kokain kafasından bahseden, bonzaiyi öven, esrar101 dersi verenler... Eminim, hepsi internetin sansürlenmesine, fişlenmeye tepki için yürüdü benim gibi; ancak hiç biri çoluk çocuğun bile rahatlıkla erişebildiği bir platformda yaptıkları bu aptal paylaşım sebebiyle fişlenebileceğinin ya da gençlere kötü örnek olabileceğinin farkında değildi.
İçecek bir dal bile sigara bulamadığım için evde, üstümü giyinip çıktım.
Kendi evime vardığımda, arkama yaslanıp yapmam gereken rutin işleri hallettim. Dişlerini fırçala, internette kullandığın tüm şifreleri değiştir, bir iki sigara iç, duş al... Rahat pazar, bir o kadar da rahatsız.
Değişmeye çalışıyorum. Hatta değişmek için kendimi zorluyorum artık. Karakter değil de, hayat tarzı bakımından son altı ayda kaydettiğim ilerleme ortada. Örneğin dün geceyi (ki cumartesi gecesinden bahsediyoruz) sadece bir yirmilik rakı ve bir birayla geçirdim. Ofisten eve geldiğim zamanlarda artık en fazla dört bira içiyor ve uyuyakalıyorum ki o dört birayı içmem için de ciddi anlamda bir sebebe ihtiyacım oluyor. Özlem, keyiflendirici bir haber, sabah gördüğüm kötü bir rüya ya da hatırladığım -ölü ya da diri-, çevremdeki herhangi biri tetikleyici oluyor.



Hiç yorum yok: