Google+ boş mideye iki duble viski: Düşkün değil, düşmüşün anıları 4

22 Ekim 2013 Salı

Düşkün değil, düşmüşün anıları 4

Biriyle beraberdim. Adı konulmayacak cinsten, aptal bir ilişkimiz vardı. Burayı okuyup, bana ulaşmıştı. Görüştüğümüz gece sevişmiştik. İyi bir yazar olduğumu söylerken gözlerini kısıyor, bu kadar muhabbet etmeyeceğimi tahmin ettiğini söylediğinde ise arkaya yaslanıp sigarasından bir nefes alıyordu. Bunu, görüştüğümüz gece defalarca tekrarlamıştı; aynı mimik ve jestler, aynı kelimelerle.
Tanışmamızın üzerinden bir süre geçmişti. Kavga, gürültü, inlemeler ile dolu bir süre... Bir pazar akşamı buluşmuştuk. Tavla oynadık, mağlup taraf; galibe dilediği kitabı alacaktı. Kazandım, bir kitapçıya girdik. Chuck Palahniuk'un Choke'unu gördüm, orijinal dilinde. Bunu alacaksın, dedim. Etiketine bile bakmadan "Tamam." dedi.
Aradan uzun zaman geçti, kitabı okuyamadım. Vaktim olmadı ya da önceliklerimin arasında o kitap hatta kitap okumak olamadı bir türlü. "Sana bir daha kitap almayacağım çünkü okumuyorsun." demişti bir anne gibi. Ayrıldık, daha doğrusu görüşmemeye başladık.
Yazın başladım kitaba, araya başka kitaplar girdi bu sefer; geçen hafta bitirebildiğimde orgazmik bir duygu yaşıyordum. Okuduğum en ağır İngilizce kitaplardan biri olmasının yanı sıra, sanki kitabı bitirince onu da bitirmiştim.
Ekşisözlük'e girip, kitabı hediye olarak birine vermek istediğimi yazdım. Bir kadın çıktı önce, muhtemelen yeni üniversiteli; liseyi bitirdiği yaz dövme yaptıran cins. Biraz konuştuk, dün buluşacaktık; "Geliyorum." dediğimde saat akşam yedi idi; cevap verdiğindeyse on. Akabinde salladım onu, tekrar ilan verdim.
Benim için hikayesi olan bir kitap, tabii ki hediyeyi hediye etmek yanlış anlaşılmaya çok müsait; her ne kadar Türkiye'de borcam takası üzerine bir kültür yerleşmiş olsa da. Fakat hafif olmam gerekiyor. Kitaplarımın hepsini Mersin'e gönderdim. Bir daha da bir kitaplık yapacağımı ya da kitap koleksiyonu yapacağımı sanmıyorum. Okuduklarıyla övünen adamlardan değil, yazdıklarıyla övünen adamlardan olmak istiyorumdur belki de, kim bilir...
Dileyen varsa, benim için hikayesi olan bu kitabı, e-mail adresim sağ tarafta yazıyor.
Okuyun, okudukça düşünün. Merak etmeyin, beyniniz kanamaz. 

Hiç yorum yok: