Google+ boş mideye iki duble viski: Düşkün değil, düşmüşün anıları 14

21 Ocak 2014 Salı

Düşkün değil, düşmüşün anıları 14

O kadar iyi niyetli insanlar vardı ki burada, aile sağlık merkezinden alacağınız saçma sapan bir rapor sebebiyle bile size rapor izni verebilirlerdi fakat ben dalgalar arasında savruluyordum. Çoğu sabah, işe gitmemek için 40 tane sebebim olmasına rağmen (fatura, devlet dairesi vs) sadece "İşler yürüsün, ben olmadan zorlanırlar" diyerek işe gittim küfrede küfrede. Hepsi son bir ay içinde oluyor belki. Zorlanmıyordum, ama sevmiyordum da. Zaman zaman ajansçılık, zaman zaman kurumsalcılık oynayan tipler vardı. Konuşamadığım cinsten, garip insanlardı.
İstifa mektubumu vermek isterdim, ama işler artık öyle ilerlemiyormuş. Önce yöneticimle, ardından İK ile görüştüm. Personelini kaybedecek iki vampir gibi değil de, iki melek gibi yaklaştılar. "Peki, senin seçimin. Senin için ne yapabiliriz? Yapabileceğimiz hiç birşey yok mu?" dediler. Kendimi, kansere yakalanmış bir hasta gibi hissettim. Çok sevilen biri olduğumu da sanmıyorum, belki formalite diyaloglarıydı lakin hoşuma gitti.
Adam gibi geldim, adam gibi gidiyorum; da diyemedim. Aysonu ayrılıyorum işimden. Sadece dört ay olmuştu. Maymun iştahlılığımın verdiği heyecan ve vaktim olmadığı için ertelediğim işlerimle geçen dört ay. Profesyonelliğin getirdiği kesinlikle bu değildi. Profesyonel biri, iş başvurularını yapar; iyi bir teklif aldığı anda uzayıverirdi. Bende görüşme vardı, ama iş teklifi yoktu. Ancak bazen öyle rahatsız hissedersiniz ki, içinizdeki karıncalanma, duvarları yıkma, dünyaları parçalama isteği uyandırır sizde. Benzerini yaşıyordum. Atmosferin ozon tabakasının delinmesi ya da etrafımdaki antipatik durumlar değildi tam olarak sebep, ancak tam olarak sebep maddi getiri de değildi.
Sadece, oraya ait olmadığımı düşünüyordum. O sektörden bahsetmiyorum, oradan bahsediyorum. Erken ayrılıyordum. Hatta o konuşma "Melis ben ayrılmak istiyorum" misali bir sevgili konuşmasını da andırmadı değil.
Önümde ne yeni bir iş, ne de bir gelir modeli vardı ama ayrılıyordum. Fakat o an, yaşadığım hafifliği tarif bile edemem. Belki kısa, belki uzun bir işsizlik dönemi geçireceğim ve çoğuna göre yanlış yaptım. Ama en azından, bu benim yolumdu.
Bir diğer deyişle, Frank Sinatra'dan My Way çalıyordu ofis kulaklıklarımda.

Hiç yorum yok: