Böyle başlamadı aslında eve gelişim, her ne kadar farklı görünse de.
Facebook'a bunu yazdım;
"bir
iki dipnot: ujfalusi o pazubandı her taktığında kendimi daha iyi
hissediyorum. minimal de olsa fair play sebebiyle -şimdi eski
karşılaşmalardaki piçlikleri de biliyoruz yalan yok- fenerbahçe'nin
futbolcularını tebrik ediyorum. öte yandan, fatih terim'in; iki tane 20
yaşındaki genci sahaya sürmesinden ötürü, taşşaklarını pantolonuna nasıl
sığdırdığını hala uzun uzun düşünürüm. emre çolak'la ilgili
umutlarım yok, hayatının maçını oynadı ve yeterli görünse de, yeni arda
diye gazlamanın alemi yok. yobo'yu yakından gördüm, adam bildiğin
kömür; eboue'yle yanyanayken hangisinin daha koyu olduğunu
karşılaştıracaktım, üst tribünden pek de göremedim. ayhan akman
gerçeğini atlamayalım. tamam, rütbe sebebiyle bu takımın ikinci
kaptanıdır; birinci kaptan da sabri'dir lakin sabri dediğin amigo. bu
maçta da kotla montla sahaya inip yine üçlü çektirdi, ayhan'sa liderlik
vasfı bakımından sınıfta kalır. ama affettim keratayı; lviv maçından
sonra kudurmuştum geçen sene, barış-ayhan-mustafa üçlüsünden tek ama tek
yuhalanmayacak adamın ayhan olduğunu düşünürken; kendisinin ukrayna
dönüşü havaalanı güvenlik görevlisine sorduğu "içerde taraftar var mı?
hehe" sorusu aklımdan çıkmadı. fakat, arda turan'ın yeni formalara
küfrettiği videoda kemal sunal filminden espri yapması dolayısıyla;
zaten karakter olarak böyle "gevşek" bir yapıya sahip olduğunu gördüm
ayhan kaptan'ın. neyse, galatasaray yazmayı bırakmıştım; bugüne özel
kondurduk. öptm. kibs."
Metro boyuysa, geçen sene Fenerbahçe'nin şampiyonluk maçını düşündüm. O maç kaybetmelerini çok istemiştim. Kaan bizdeydi, sevgilisiyle konuşuyordu. Sevgilisi Eda, "Satılmış köpekler." diyordu Fenerbahçe'nin rakibine... Beni de sevindirmeye çalışıyordu sanırım. Kaan benim bilgisayarda ödev yapıyor, ben yardım ediyordum iki gün sonra sınavımız olmasına rağmen. Zerre bakmadık, çünkü ben o "ilk sevişmeden sonraki buluşma"yı ayarlamış olmanın heyecanıyla, istediğim kadını tekrar görebilecek olmanın heyecanıyla coşuyordum kendi kendime. Ve o gün buluşmuştuk, buraya gelmişti. Önce Bambi'de yemek yemiştik, ardından Robert's Coffee'de ben çay içmiştim, o da macchiato sikirokko bişeyler... Pazar günüydü. Aynı haftanın cuma akşamı buluşmuştuk ve hikaye öyle başlamıştı. Ne bileyim, boş geldi metroda bunu düşününce her şey. Derbiymiş, galibiyetmiş liderlikmiş; sırıtıyorum içten içe, ama kahkahalarla, coşkuyla karşılayamıyorum sanırım; hafızam sağolsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder