Hayatımı defalarca düzdüm ve defalarca da "Seni seviyorum." dedim. Aynı şekilde defalarca aldattım ve defalarca "Onlarla birlikteyken hep seni düşünüyordum." yalanını söyledim. Sevgilim gibi hayatım var; ama hayatımda bir sevgilim yok. Geçinip gidiyoruz, o bana veriyor; ben onu düzüyorum. O bana daha fazla veriyor, ben onu düzmeye devam ediyorum. Sonra "Üçlü yapalım mı?" dediğimde patlatıveriyor tokadı suratıma ve ben ölümle başbaşa kalıyorum. Ölümse çok sıkıcı olan metresim. Aslında sadece benim metresim değil, hepimizin metresi sıradan bir pavyon karısı. Ancak parayla değil; yaşla, kazayla, kanserle veya benzer ödemelerle çalışıyor. Kimine göreyse onunla oynaşmak, flörtleşmek veya öpüşmek fazlasıyla keyifli, misal; rus ruleti...
Gelgelelim, hayatımı daha çok sevmem gerekiyor. Bir haftadır hesap kitap yapıyorum, sigarayı bırakmaya uğraşsam tekrardan; alkolü tamamiyle değil de; en azından hafta içi kessem; okulu nasıl bitiririm, en azından sabahları yüzüne bakarken gülümseyebileceğim bir sevgilim olsa vs vs... Aslında hesap kitap değil de; birazcık hayaller. Ha bu hayallerin en tepesindeyse, 90larda Lassie'lerle, Bingo'larla büyüyen bir velet olduğumdan mütevellit; bir köpek sahiplenmek var.
Sanırım ezelden gelen hayalimle; yani bir Rottweiler'la başlayacağım her şeye. 4,5 aylık erkek bir yavru buldum; aşıları tam(kuduz hariç); cumartesi gidip sahipleniyorum. Sene başında, o kadar düzenliydi ki hayatım; işe bile girmiştim. Hala çalışıyorum ama o düzen çoktan kayboldu. Gece belli bir saatte kesinlikle uykuya dalmak, okulu veya işi aksatmamak vs... Hayır, olmadı. Ben daha çok düzensizliğe gittim. Daha çok seviştim, daha çok içtim, daha çok oynadım, daha çok eğlendim. Topluca gittiğimiz her bar gecesinde, doggy pozisyonunda önümde uzanan her kadında, aldığım her telefon numarasında, patrondan her "Teşekkür ederim"i kaptığımda, insanları manipüle ettiğim her anda aklımda tek bir parça döndü... Machine Head - I'm Your God Now.
Bu denli egoist yaşamanın asosyal olmakla paralelliğini tahmin edebiliyorsunuzdur. Şimdiyse aynı egoyu, bencilliği kaybetmeden; daha sosyal ve başarılı bir adam olmaya çalışıyorum. Önümde uzun bir yol, final haftasında teslim edilecek olan projeler, ödevler; girilecek finaller, "Paşa"yı gezdirecek parklar, onunla birlikte geçirilecek zamanlar, içine girilecek olan bir ilişki(mümkünse cinsellik barındıran, Umut Sarıkaya'nın "seksli meksli ilişki" tanımına uyacak ve "o"nu unutturabilecek bir ilişki), zam isteyecek yüzümün olabileceği bir iş performansı var.
"Yarın, geri kalan ömrümüzün ilk günüdür."
Ben değil, hayatım değişecek; yani sevgilim. Onun değişimi de, her ilişkide olduğu gibi, benim değişmeme bağlı. Fakat şu da bir gerçek; "Ben değişmem." Güçlü bir karakterim olduğundan ötürü değil, hiç birimizin değişmediğinden ötürü. "Ben çok değiştim İrem." Hadi lan oradan...
Zorlayacağım en azından ve şu anda bile her şey o kadar flu ve zor görünüyor ki, Hugh Laurie'nin "Let Them Talk"u ve 2 gün tamamiyle ayık kaldığım süreçten sonra içtiğim bira bile yardımcı olmuyor. Ancak hayat, zaten bizi test etmek için yaratılan bir sevgiliden ibaret değil midir?
Uyan, ağlama; gülümse ve dene. Bir kez daha. Son bir kez değil, deneyebileceğin bir sürü kez var. Ve onu değiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder