Google+ boş mideye iki duble viski: Beyin Kemirgenleri Bölüm: 30 "Uyandıran Düğün"

14 Haziran 2012 Perşembe

Beyin Kemirgenleri Bölüm: 30 "Uyandıran Düğün"

Annem ve anne tarafından akrabalarım İstanbul'daydı geçen hafta.
Diyalog...
-Oğlum Çırağan'da X teyzenin oğlu Y'nin düğünü olacak. Gelmek ister misin sen de?
-Çırağan'daysa evet. Kaç yaşında ki bu çocuk?
-Yirmi beş...

Neyse takım elbiseler giyildi, traşlar olundu; tuttuk Çırağan'ın yolunu. Damadı şimdiye kadar hayatımda sadece bir kez görmüştüm. Beş yaşındayım... Pek değişmemiş. Düğün boyunca hiç bir şeye "Vaouvvv..." diye bakmamıştım. Hatta "Allah daha fazlasını versin." kalıbını bile kullanmıştım. Ardından nikahı kıymak için Mustafa Sarıgül sahneye geldiğinde düşüncelere daldım.

"Ben Şişli sakiniyim, Sarıgül bana hayatı boyunca 'kardeşim' diye hitap etmedi." ile başladım, akrabam olan damadın "Galatasaraylı İş Adamları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi" olduğunu duyunca düşünceler deryasının dibine kadar değdim ve kumu çıkardım...

Ben şu son iki durumda olamayacaktım hiç bir zaman. Bunun, benim büyük adam olma potansiyelimle alakası da yoktu. Hoş, o potansiyeli de hiç bir zaman çok yüksek görmedim ama neyse... Biraz ayıldım, kendime geldim.

Yemek faslı bitince de "Bana yollar görünür." diyerek, ortamdan uzaklaştım. Beşiktaş'a kadar yürüdüm. Bıraktığım halde bir paket sigara aldım, bir tane de ufak Bomonti bira. Beşiktaş'ta, yine Mark Lanegan eşliğinde yürüyordum. "Yine" kalıbını kullanmamın bir sebebi var... Şu...
http://bosmideyeikidubleviski.blogspot.com/2011/09/beyin-kemirgenleri-bolum-15.html

O zamanlar da, Meltem'in bir daha geri dönmeyeceğini güç bela idrak ettiğim gece yapmıştım bu hareketi. Bazen, yaşadıklarınızın bir rüyadan ibaret olduğunu anlar ve uyanırsınız. Bu, gerçek uykunuzda yaşayacağınız en kötü kabustan, karabasandan bile daha sert bir uyanıştır. Sonra bilemezsiniz ne yapabileceğinizi, sadece yürürsünüz. Boş, bomboş... Ve bu yürüyüş için en ideal yol, Beşiktaş'tadır.  İstikametiniz neresi olursa olsun...

Ancak bir yandan da, iyi ki bunları yaşamışım diyorum. Özellikle Pazar günkü düğünde zerre eğlenmesem de iyi ki gitmişim ve uyanmışım diyorum. Çünkü, bir şekilde bu bana görüş kattı. Saçma değil mi? Ancak hayatımda nefret ettiğim çoğu durumun, olayın, şartın, kişinin gelip geçici olacağını anladım. En basitinden her gün önünden geçtiğim Okyanus Kitabevi'nin kitaplarını çıkardığı internet fenomenlerinin saman alevi misali sönüşlerini hatırladım tekrardan. Ve bu konuda tartıştığım birine şunu diyebildim:

" tarih; gerçek kralları, imparatorları, savaşçıları, düşünce adamlarını, edebiyatçıları, şarkıcıları yazdı şimdiye kadar. ve yine gerçekleri yazacak; ama subjektif, ama değil.
bu tip; attention whore'lar (atwa da dahil), sosyal medya fenomenleriyse silinip gidecekler... saman alevi gibi söneceklerdir. andy warhol'un dediği gibi, "15 minutes of fame" "

Uyanış iyidir. Tatlı bir bahar uykusundan uyanırken yaşadığınız zorluğu, zihinsel bir uyanışta da tecrübe edersiniz. Ancak bahar gelmiştir ve görür, yorumlar, analiz edebilirsiniz çünkü ayıksınızdır artık.

Hiç yorum yok: