Biraz daha dürüst olmayı deneyeceğim.
Önündeki trene bakan öküzler misali, monitöre bakan hayvanlarız. Yer yer elimize bu "net" sevdası sebebiyle bir şeyler geçse de, "televizyon ne yea, aptal kutusu" şeklinde yerilen televizyondan bir farkı kalmamaya başladı internetin.
Komik videolar, Facebook'taki arkadaşlar ne yapmış, aa bu bana soru mu sormuş Formspring'de, milliyet.com misali saniye başı kendi kendini yenileyerek "tık" sayısını arttıran web siteleri vs. derken aslında kontrolümüzden fazlasıyla dışarı çıkan birer aptal kutusu halini alıyor bilgisayarlar.
Kontrol et, hükmet? Kimi için hala böyle bir şans var. Ancak tembellik, bilgisayar karşısında geçirilen saatler ve içilen 2.5 litrelik kolalar, paket paket sigaralar elimizdeki tek sonuç.
Bir iki aydır kendimle ilgili sorguladığım yegane konu internet düşkünlüğü. Bilgi, bilgi, bilgi, daha çok bilgi, daha çok video, daha çok Youtube, daha çok televizyon programının tekrarı! Oh, harika, evet, devam, devam, devam.
Dürüstlüğüm ne burada başlıyor, ne de burada bitiyor. Bu teknolojik dijital insan ilişkilerine daha önce de dikkat çeken yazılar girmiştim, hatta sırf bu tepkim sebebiyle "0.facebook.com" dışında hiç bir özelliğini kullanmadığım Samsung cep telefonumu kenara fırlatıp, 3310'a geçiş yaptım. Artık buluştuğum insanların yüzüne daha fazla bakabiliyorum. Mesajlaşmak? Satın aldığım mesaj pakedinin yüzde 10'unu kullanabiliyorsam ne mutlu bana.
İkinci adımım daktilo olacaktı. Biliyorum, bilgisayar başında geçirdiğim zamanın hepsini yazmaya harcamıyorum, ancak biraz daha uzaklaşıp, yazma faslını da daktiloyla devam ettirecektim. Beceremedim, yapamadım. Çünkü hep birileri okusun yazılarımı ve yorum yapsın yazdıklarıma istedim. E malumunuz ne fanzin, ne dergi, ne gazetede yayınlanmadığı için yazılar; blog tekrardan farz oldu. Daktilo mu? Mersin'den getirdim, rulosunu değiştirdim, mürekkebi de çaktım mı kullanıma hazır hale gelecek.
Peki başlık neden "Blog?". Bir kez daha asılacağım herhangi bir yayında yer almak için. Ancak eğer ki öyle bir durum olursa, fanzinin, derginin veye her neyse onun ismini burada verir ve ortamdan komple soyutlarım kendimi diye tahmin ediyorum. Siz de göbeğinizdeki pamukla veya kıç çatalınızla oynaya oynaya değil, biraz daha fazla emek vererek okumak zorunda kalırsınız yazıları ki yüzüne bakacağınızı sanmam bu durumda yazdıklarımın. Dolayısıyla bir sonraki yazı veda maksadı taşıyabilir ama merak etmeyin, "filmini çekerim izlersiniz."
1 yorum:
Helal olsun.
Fırsatım olmadı, bizim pederin daktilosu köydeki evin tavanarasında sanırım, eğer eskiciye satılmadıysa. Ben de epeydir onu getirmeyi düşünüyorum. Elime ilk fırsat geçtiğinde de getireceğim İnşallah.
Yorum Gönder