Zamandan mütevellit, harflerin yerini bulmakta zorlanıyorum. En geç 20 dakikaya yatağa girmem gerekiyor Mehmet Öz'ün sağlıklı uyku tezlerinden ötürü... Bunu nereye kadar başarabilirim bilmiyorum. Yine o kekremsi tat ağzımda olacak uyandığımda. Aynı lokanta, aynı çorba ve "Eline sağlık ana!" tepkileri yükselecek benden çayın son yudumunu alırken.
Sağlıklı, sağlıksız. Ne farkeder ki? Günü yaşayamadıktan sonra?
Son cümleyi bu kafadayken bile yazmam. Günü yaşamak? İçen sıçan her gencin hayat felsefesi... Boş felsefe. "Carpe diem baby!" Bunu diyen birinin Fransızca'yla alakasının da "Bon Jour"dan öteye gitmediğini fark etmekle beraber, günü yaşamak deyişinin sadece Taksim dönüşlerinde içilen son birayla paralel bir konuma getirildiğinin de farkında oldum yıllar yılı. Günü yaşamak; bir bira daha içmek değildi haftasonu sap sap otururken; veya günü yaşamak, ertesi günkü sınavına rağmen karıyla kızla vakit geçirmek ve eve dönüp 31 çekmek değildi...
Günü yaşamak kendin olmaktı, ben buyum diyebilmekti. Günü yaşamak sorgu odasında bulmamaktı benliğini. Çift gördüğünde karakterleri, bununla övünmek ve sabah gördüğün ilk arkadaşına "Geçenlerde de deli gibi içtik 8 tane bira içtim ben." demek değildi.
"Buydu lan işte günü yaşamak!" dediğiniz kaç gününüz oldu? Veya kaç saatiniz? Ben saymadım, ama şunlar şunlar günü yaşadığım hadiselerdi diye böbürlenecek halim de yok. Çünkü intihar edeceğini belirten bir adam intihardan ne kadar uzaksa; günü yaşayan bir serseri de bunu çevresine duyurmaktan o kadar uzaktır. Nokta... Gece için yeterli bir kelime ve noktalama işareti. Eyvallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder