Az fakat öz bir izleyici kitlem olduğunu düşünüyorum. Hoş, "beni siz yarattınız" triplerinde semalara çıkmama gerek yok; aynı şekilde sizin de yorumdur, oylamadır, etikettir; bi' ske derman olduğunuzu görmedim. Ama olsun, burayı düzenli takip edenlerin; az çok belli bir seviyenin üstünde zekaya sahip olduğunu varsayarak yazacağım bu sefer. (Zekanın bahsi geçmişken; İsmet İnönü'nün AKP'ye geçtiğini iddia eden kızın videosunu izlemeyi unutmayın. Dangalaklık diz boyu...)
Neyse, bugünkü dersimiz: KÜLTÜR PEZEVENKLİĞİ.
Hepimizin hayatta en az bir kez takındığı tavırdır bu... Belli kriterlerle şöyle değerlendirilebilir. Bir kitap okuruz(popüler olan, ancak yeraltı edebiyatı etiketiyle piyasaya çıkan edebi eserler seçmek vaciptir), felsefeyle ilgileniriz(freud, marx, proudhon gibi isimler bu kısımda esastır), bir albüm dinleriz(manu chao, leonard cohen altı çizilmesi gereken artistlerdir) ve yüksek çekiş gücüne sahip bir elektrikli süpürgenin, börtü böceği emişi misali; tüketim toplumu olarak tükettiğimiz eserleri tükettiğimizi topluma tescil ettirmeye çalışırız. Nasıl mı olur bu tescil?
Ortaokul, lise çağında giyilen siyah, üzerinde metal gruplarının artworkü olan t-shirt'lerle... Mesela en çok bununla yaptım ben kültür pezevenkliğini. Tasarımından kumaşından ziyade üzerindeki logolar veya görseller için aldığım t shirt sayısı bir hayli fazladır. Hoş, anadolu çocuğu olduğumuz için biz üniversitede yaptık ama olsun...
Üniversiteye gelindiğinde izlenilen ve herkes tarafından beğenilen bağımsız sinema örneklerinin yurt duvarlarını ve öğrenci evlerini süsleyen posterleriyle...
Biraz daha büyüyünce de; -ki bu vazgeçilmezdir- arkadaş ortamında tükettiğimiz sanatsal ürünü tüketmiş olduğumuzu belirtecek imalar yaparak...
Evet, ben de yaptım zamanında bunu. Rahat rahat da söylüyorum. Ancak; şimdi gözledikçe insanları, daha bir tiksiniyorum. "Evet evet ben de Portishead dinlerim! Evet Portishead süperdir!", "Nietzsche mi? Off aforizmalar harikaydı!" gibi faltaşı misali açılmış gözlerle haykıran topaçları gördükçe nefret ediyorum. "Neden" demiyorum. "İğrençsiniz ibneler" diyorum. Karşımızdaki insanla ortak noktalarımızı keşfedince seviniriz ama çok farklı bir şey bu... Bu, anons. Bu, pornografi. Bu, "ben buradayım" demenin başka bir yolu...
Ben günahlarımı çıkarttım sayılır. Şimdi siz de gözlerinizi kapatın ve kendinizi düşünün. Siz de yediniz bu boku değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder