Evet evet, biz...
Bu sefer suçu, daha doğrusu boku başkalarına atmadan; kendimi de olay mahalinin içine dahil ederek yazmak istiyorum. Her ne kadar şimdiye kadar karaladıklarım spontane bir biçimde yazılsa da, genel ruh halim ve vücudumdaki alkol oranı an itibariyle bu spontaneliğin bir seviye üste geçmesine, langır lungur yazmama sebep olacak.
Sürekli takipçilerim, okuyucularım da kusura bakmasınlar veya baksınlar. Şu anda bunu umursayacak durumda da değilim.
Çok çabuk gelişti aslında her şey. Önce 146 vardı, sonra IŞ.net, Koç.net, 145 derken bir anda adsl teknolojisiyle tanıştık. Eskiden durum ketumdu fazlasıyla. 146 ile internete bağlanıp da evin telefon faturasını kaç hanelere çektiğimizi, ICQ'yu, mIRC'ı vesaire anlatarak "80ler ne garipti değil mi? Şarkılar falan..." modelinde; herhangi bir geçmiş trend partisinde karşısındaki kadına asılmaya çalışan ucuz Casanova'lardan olmak değil amacım. Fakat o zamanki mevcut sosyo kültürel yapıda; bilgisayar ve internet erişimine sahip olmak lükstü kısacası. Bu yüzden internet kafeler patlama yapmış, yurdum genci soluğu nikotin aromalı, nemli; depodan bozma salonlarda almıştı.
Gelgelelim, bir anda Facebook'larla, bloglarla, twitter'la hatta formspring'le çevrildi dört bir yanımız. Sosyal ağlar... Her yere girdik çıktık. Kimisi(ki buna kendimi de dahil ederim rahatlıkla ve dürüstçe) sanal ortamda porno gezegeninde veya şanslıysa bir kademe üstte, yani reelde internetten tanıştığı insanlarla sevişerek cinsel açlığını bastırıyordu, kimisiyse okey salonlarının ayağına gelmesinden hoşlanıyordu. Diyeceğim odur ki, amaçlar çeşitleniyordu... Ve aslında teknolojinin getirdiği kolaylıklar artıyordu.
Fakat o dönemlerde bile rahatlıkla gözlemlenebilen bir durum vardı. Chat'te, oyun salonlarında, MyNet'te ve her yerde... Yalnızdık ve görüşebileceğimiz, konuşabileceğimiz birilerini arıyorduk. Arkadaşlarımızı, ailemizi, çevremizi değil de; tanımadığımız parmak uçlarını ve harfleri önemsiyorduk.
Bugün durum çok mu farklı? Bir internet bağımlısı olarak şunu söyleyebilirim ki kesinlikle hayır. Hatta gelişen teknolojiyle birlikte artık planladığımız görüşmelerde, toplaşmalarda bile ellerimizden telefonlarımız, iphonelar düşmüyor. Yabancılaşıyoruz gitgide... Bitmek tükenmeksizin.
Çözüm mü? Görünürde yok...
Bunları daha önce de vurgulamıştım. Şimdi neden mi vurguluyorum? O sanal karakterlerden biri olma yönünde hızla ilerlediğimi farkediyorum ve içim içimi yiyor bu yüzden. Hayır, yeni bir mobil teknolojik oyuncak satın almadım, ancak bilgisayar başında geçirdiğim zamanın gitgide arttığının farkına vardım. Fikirlerim konusunda insanların ne düşüneceğini merak ettim(ekşisözlük), ne kadar edebi olabileceğimi ve ne kadar takdir edileceğimi merak ettim(blogger-izleyicileri sallamamamın sebebi bu farkındalıktır), çeşitli kadınlarla birlikte içinde bulunduğum fotoğraf karelerine insanların ne kadar salya akıtacağını merak ettim(facebook), "artık kurduğum kısa cümlelerin" ne kadar tekrarlanarak başkalarına ulaştırılacağını merak ettim(twitter) ve bu merağım büyüyor ne yazık ki...
Argh...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder