Google+ boş mideye iki duble viski: Beyin Kemirgenleri Bölüm: 21

27 Ekim 2011 Perşembe

Beyin Kemirgenleri Bölüm: 21

(Tamamen ayığım.)
(Yazı boyunca bana eşlik eden parçayı da dipnot olarak düşelim.)
http://www.youtube.com/watch?v=Sa0s8QNNDfk
Önce bunu açın, sonra konuşalım. Aman, sonra okuyun. Veya dinleyerek okuyun. Okuyun ama...
Babam hep okumamı söylerdi. Tek taraflı da değil, mümkün olduğunca her şeyi okumamı. Çünkü önyargılarla düşünceleri tartmanın zorluğunu öğrenmişti '68 kuşağının içinden olmasından mütevellit. Çok garipmiş o zamanlar da be... Şimdi sorsanız, o zamanlarda yaşamış olmak ister miydin diye; sanırım yok derim. Zaten bezelye kadar beynim var hep aynı doğrultuda(o doğrultunun neyin doğrultusu olduğunu biliyorsunuz) giden, bir de siyasete falan derinden bulaşsam sanırım aptal olur çıkardım. Cop yiye yiye değil, düşüne düşüne aptal olurdum. Eh, şu anda da beyin kemirgenlerini yazdığımdan mütevellit, tam akıllı olduğum söylenemez.
Ne diyorduk? Aptallık mıydı? Ah evet. Oscar Wilde der ki, "En büyük günah aptallıktır." Evet, "Her gün 1 yeni özlü söz" gibi saçma Facebook gruplarından çaldığınız bu sözü de peder yazmıştı benim yıllığa. Aynı okuldaydık, espri olsun diye ona da bir köşe ayırdım. M. Kemal Atatürk, Oscar Wilde gibi insanların özlü sözlerini paylaştıktan sonra, aile dostumuzun da bir sözünü paylaşmıştı. Neydi acaba, pek hatırlayamadım... Lakin bu kadar felsefi insandan sonra "Nevzat Amcan" yazmasa iyiydi. İşte o an, yıllık sayfamın "Dalgana bakacan ortak!", "Herkes rahat olsun!", "Hastasıyız dede!" stickerlı bir Doğan görünümlü Şahin olacağı açıktı. Aman neyse, mazi; mazide kaldı.
Konudan konuya atlaya atlaya gideyim salaş salaş... Zaten yazmamın tek sebebi de yazının başında linkini verdiğim parça ve kafayı bozduğum bir takım kadınlardır. Evet, bunlar fena kadınlar da değil şimdi yalan olmasın. Hatta bir çoğuyla bırak sevişmeyi, merhabalaşsanız dibiniz düşer. Lakin Mahmut kardeşiniz tanışır, telefon numarasına kadar alır, ilerler, yürür; görüşür ama o istediği mutlu sona bazen ulaşamaz. Hah, işte bu mutlu sona ulaşamadığım her kadın, benim için bir obsesyona dönüşür; ama uzun süreli ama kısa süreli... Eh, psikoloji ne der? Kontrol edemediğimiz olaylar bizi çıldırtır. Hakikaten de çıldırttı bazı kadınlar beni de, bugün en çabuk unuttuğum obsesyonlarımın temelinde yatan sebebi gördüm. Paylaşmak istediğim de buydu aslında yazının başından beri. Utandığımdan değil, unuttuğumdan konuya direkt giriş yapamadım...
Şimdi abisi, doğruya doğru hepiniz porno izliyorsunuz. Erkek kadın ayırt etmiyorum, izliyorsunuz biliyorum. Bazı videolardaki kadınlar güzellikleriyle, bazen de yaptıklarıyla çok hoşuma gidiyor. İşte, bu kısa süreli obsesyonlarımdaki kadınların da hepsi; bu bir takım porno videolardaki hatunlara benziyorlar. Yer ediyorlar aklımda. Ha sonra bırakıyorsun videoyu izlemeyi, buna paralel olarak hatunu da unutuyorsun. Ta ki o hatun tekrar karşına çıkana kadar... Eh, karşına tekrar çıkana kadar -atıyorum- 1 ay geçtiyse, zaten "Thrill is gone" diyerek sırıtıp geçiyorsun da sürekli karşına çıkınca ne yaparsın? Biliyor musun?
Ben bilmiyorum. Bu yüzden, bahsettiğim bu tarz kadınlar da genelde internetten/bardan tanıştığım kadınlar oluyor. Aramızda bir şey geçemeden, bir obsesyon halini alıp; sönümleniveriyor. Ağır obsesyon yaptıklarım çok mu karşıma çıkıyor? Hayır, onlar ya beni terk ediyor; ya da gereğinden fazla güzeller. Ah kadınlar ah, bitirdiniz ulan beni.
"Bana bir çift meme verin, dünyayı yerinden oynatayım."




Hiç yorum yok: