Google+ boş mideye iki duble viski: Staj Günlükleri 2

5 Ekim 2011 Çarşamba

Staj Günlükleri 2

Sonunda bitti. Aslında biteli yaklaşık bir ay oldu da, fırsat bulamadım yazmaya. Aslına bakarsanız nereden başlayabileceğim konusunda bir fikrim yok yine ki hayır, sarhoş değilim.  Ama 3 haftada o kadar çok gelişme oldu ki -genellikle dalga malzemesi- hepsini anlatmaya kasmak yersiz olur.

Öncelikle, "Ne öğrendin?" derseniz, tornacılığı öğrendim işte. Tamamen rahat bir düzenimiz vardı, bize "Siz özerk bölgesiniz, Monaco gibisiniz! Rahatınıza bakın, kasmayın!" diyen tekniker Kadir Abi sebebiyle. Montaj kısmındaki istasyonlara gidip çalışıyorduk. Neden mi ofislere gidemedik? Şöyle anlatayım. Bir müdürümüz vardı. Müdür, bize 2. hafta ofislere geçeceğimizi söylemişti. Bunu, ikinci hafta şef teknisyene söyleyince; şef teknisyen "O kim ki karar veriyor?!" diye çıkıştı bize. Aynısını müdüre taşıdık bir ara, müdür de hafiften hiddetlenip, siz benim dediğimi yapın, dedi. Lakin dediği hiç bir şey yoktu. "Ofisler taşınıyor şimdi oralar karışık, birazcık da kalite kontrolde zaman geçirin, veya fabrikayı gezin." Bildiğin Game of Thrones, Çakallarla Dans şekline girmeye başladığımızı fark etmemiz de çok uzun sürmedi ki, anında "Staj defteri yazacağız biz." diyerek çay ocağında geçirdik son haftayı. Pek sikine takan da olmadı, teknisyen ve teknikerler dışında. Onlara da iş gücü gerekiyodu, öyle olmasa takarlar mıydı bizi, bilemiyorum. Gerçi yok yahu, selamı sabahı esirgemeyen temiz adamlardı hepsi.

Peki, teknisyen ve teknikerlerin muhabbeti nasıldı? Öncelikle, kurumsal veya değil hiç fark etmez; kuş kadar paraya çalıştıklarını anlamış olduk. Şartları çok ağır değil belki... 8 saat ayaktalar ancak o 8 saat 80 gün gibi gelir herhangi biriniz, onların yaptığı işi yapsanız. Bir de her büyümeye çalışan tesisin yaptığı gibi, proje yönetimi konusunda zerre bir şey bilmediğine inandığım beyaz yakalılar boylarından büyük iş alınca; üretim bunlara kalıyordu ve mesai yapmaları isteniyordu sürekli olarak. Adamlar da ne yapsın, el mahkum kalıyorlardı ancak bir gün, şunu duyduğumda bayağı gülmüştüm.

-8 16 çalış. sonra 16-24 bir daha çalış. Maraba mıyız ulan biz?!

Bir de buz dağının diğer yüzü vardı tabii... Güzel ve olgun kadınlar, mini etekler, topuklu ayakkabılar, takım elbiseler, pahalı saatler ve iş saatinin üçte ikisinin kantinde geçirildiği saatler... Can sıkıntısından boş boş gezmeye başladığımızda, genelde kafeteryada alıyorduk soluğu. Aynı kadın grubu, biz her indiğimizde oradaydı. Sigara tüttürüp Türk kahvesi içerlerdi. O ara "Erken Kaybedenler"i okuduğumuzdan Ercan'la, ben bir tanesine; Ercan da bir diğerine aşık olmuştu, "dalgasına."

Benimkinin lakabı Pornstardı. Bronzlaşmış, sarışın, iri gözlükler ve yüksek topuklar, ojeli ayak tırnakları... Estetik ameliyattan geçmiş bir dudak ve burun. Seksiydi, kesinlikle. Ve tüm erkekler ağzının içine düşüyordu. Ben ne mi yaptım? Muhtelif zamanlarda onu "kesmek" dışında hiç bir şey. Lakin yaz başından beri spor salonuna gittiğimden ötürü, bir gün yaktım gemileri; üstüme oturan t shirtleri giyinmeye başladım. Eh tabi kolda da dövme var... Bu sefer, "kesişme" oldu. Ha ötesi oldu mu? Evet, seviştik. Hem de tesisin tuvaletinde... Şaka lan şaka, çıldırmayın hemen. Bir bok olmadı.

Ercan'ınkinin lakabı yoktu. Başlı başına bir tanrıçaydı o çünkü. Kendine bakan, otuz küsür belki kırk küsür yaşlarında; sapsarı saçları ve renkli gözleri olan; Rus gibi bir hatundu ki zaten tesisin hemen önünde bekleyen araba alırdı onu. Servise binmek falan yok tabi... En son müdürle kafayı bozduğumuzda, müdürü İngiliz anahtarıyla dövüp; kadınların ofisini basmayı ve onların dudaklarına yapıştıktan sonra; "Where Did You Sleep Last Night?" dinleyerek tesisi terk etmeyi düşünmüştük de tesise giden bir dolmuş yoktu. Eh, arabamız da olmayınca; vazgeçtik. (Bahaneler...) Allah bilir kimlerin altından çıkmıyordur şimdi bizim "kadınlarımız"? 

Hani bir laf vardır ya, her staj sırasında söylenen; aileler tarafından... "Sevdir oğlum kendini! Bağlantı yapmaya çalış." La ne bağlantısı la? Ne bağlantısı? Müdür dışında mühendis görmüşlüğümüz yok, onun da bizi umursadığı yoktu. Bu bakımdan staj yaptığımı duyan aile bireylerine patlamak içimden geçmiyor değil kimi zaman... Zaten son gün, o müdür bize kartını verip "İş başvurusu yapmadan önce beni arayın." dedi. Hayır şimdi arasam, hatırlamaz ki buna yüzde yüz eminim.


Hiç yorum yok: