Google+ boş mideye iki duble viski: The Sopranos Üzerine...

14 Şubat 2014 Cuma

The Sopranos Üzerine...

Uzun zamandır merak ettiğim bir konu var.
Şimdiye kadar hep, 90'larda bu yaşımda, yaşamak istediğimi söylemiştim. Söyledim, lafta kaldı, eh; zaman makinası da yok, anca filmlerden, müzikten ve televizyonda hafızamda kalanlardan dolayı hatırlayabilmiştim o dönemi. Şimdiyse her şeye bir tık ile ulaşabiliyoruz. Hatta ve hatta, bu "bir tık meselesi" benim gibi "sosyal medya uzmanları" kattı sektöre, yeni bir iş kolu açıldı.
Dönelim merak ettiğim konuya... Ben bu kadar zamandır 90'lardan bahsettiğim halde, Oz'un ardından neden Sopranos'u patlatmamışım ki? İzlenebilecek yegane dizi benim için bu aralar. Düzenli takip ettiklerimi bile ekip, bir bölüm Sopranos açıyorum. Atmosfer ve müziğin tandansı, İtalyan kültürüyle harmanlanınca benim de karşıma ekran başında kilitleneceğim bir yapıt çıkıyor. James Gandolfini'yi gördükçe, içim bir fena oluyor, orası ayrı ama; şimdinin dizileriyle karşılaştırıldığında bütçe yönünden zayıf değil; çok zayıf, not bakımındansa iyi değil; pek iyi bir yapımmış bu.
Ailenizle izlediğiniz diziler vardı bir zamanlar. Herkes ekran başına kilitlenir, yayın saatinin gelmesini beklerdi. O sırada çaylar, çorbalar, çekirdekler; bir nevi "üç ç". Neredeyse 10 senedir geçerli değil benim için bu, ancak hakikaten yudumlanacağım bir iki şeyi alıp, ekran karşısına geçmek ve izlemek, beni ne kadar tatmin ediyor asla bilemezsiniz.
Bugün 12'ye yaklaşıyordu saat, eve geldiğimde. Yorgunluk, can sıkıntısı, uykusuzluk dinlemeden, açıverdim bir bölüm. Evet, The Sopranos ve rahmetli James Gandolfini; benim konuğum olmuştu artık, 3. sezonunda.
Ne diyelim, her şeyin iyisini HBO bilir.

Hiç yorum yok: