Birazdan karşı karşıya kalacağınız yazı, sinirlerinizi bozabileceği gibi, bana küfretmenize de sebep olabilir. Benim için hava hoş, her türlü...
Belli şeylere karşı mesafeli oldum hep. Bu bir ideoloji, tercih, canlı; olabilirdi. Tabii ki haksızlığa karşı dik durmaya çalıştım. Gerek kendi adıma, gerek yakın olduklarım adına, gerekse mesafeli olduklarım adına. Örneğin, benim için kediler ile homoseksüeller bu potaya girebilir. Olsalar da olur, olmasalar da olur. "Ay iki kedi olsa da oynasak?" veya "Off keşke gay arkadaşımız olsa, muhabbetini dinleyerek güleriz." gibi cümleler kurmadım hayatım boyunca. Yani, olsalar da olur, olmasalar da... Fakat kendini savunamayacak pozisyonda olan bir kediye tekme atan herifi de, cinsel tercihi ya da yaradılışı toplumsal değerlere ters düştüğü için gay'lere karşı ellerinde sopayla yürüyen esnafı da hep sikmek istemişimdir. Veya sike sike öldürmek... Suratlarına, işaret ve orta parmağımın arasına yerleştirdiğim bir jiletle tokat atmak istediğim de doğrudur. Ağır Roman filminin bize öğrettikleri...
Yaklaşık iki aydır ise, kedilerle başım dertte. Onlardan nefret etme aşamasına geldim.
Eve taşındığım gün, sadece bir yatağım vardı. Cumartesi günüydü, akşam dışarı çıktım. Şimdiye kadar her zaman kaldığım yerlerde gerek komşu, gerek güvenlik, gerekse gerizekalı ev arkadaşlarım sebebiyle problemlerim oldu. Hepsini ardımda bıraktığımı ve tek başıma bir hayat kurduğumu düşündüğüm gün; dışarı çıktım. Kapının kilidini açtım, elimdeki poşeti yere bıraktım ve bir tıkırtı duydum. İçeriden geliyordu. Parmaklarımın arasına anahtarlarımı geçirip, "Laaan!" diye bağırarak içeri girdim. Bir kediydi. Lanet olası bir kedi...
Mutfağın filtresini takmamış olduğum için evin içine, apartman boşluğundan dalan bir kedi; sinire kesmeme, dizlerimin titremesine sebep olmuştu. Ama bununla bitmedi tabii ki. Apartman boşluğuna girmelerini sağlayan, tellerin arasındaki boşluktu. Minik bir boşluk, veya; yırtılma diyelim biz ona. O kısmı kiremitlerle kapattım. Yüzsüz mahalle kedileri, bahçe katında olan evimden içeri dalamasınlar diye; pencerelerime de tel filtre yaptırdım. Her şey harikaydı. Ama içinde bulunduğum güvensizlik duygusu, belam olan kedilere de çıkışmama sebep oluyordu.
Apartman boşluğu ile denediler şanslarını ilk. Ama ne deneme... Kiremitleri devirmeye çalıştılar, deviremediler, ferforjla çarpışan kiremit, yatağa girmiş olan benim bir anda elimde ekmek bıçağıyla bahçe kapısına yönelmemi sağlamıştı bile. Kediler, diyip yatağa dönmüştüm.
Bir de, hala pencereden içeri girebileceklerini sandıkları için; pencerenin önündeki ferforja, tellere salça oluyorlardı. Hepsinde uyandım, "Noluyor lan!" diye bağırarak.
Araştırmaya başladım. Elektronik cihazlar vardı, kedi köpek kovucu cinsten. Fikrin ne kadar aptalca olduğunu ise eniştem belirtti. Sonuçta, cihazın yapacağı yüksek frekanslı gürültü; hem beni, hem de apartmanda yaşayan diğer kedi köpeği etkileyecekti. Çözümün ne olduğunu hala bilmiyorum. Hiç birine zarar vermek istemiyorum, ama; beni de rahat bırakın ulan artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder