Ya da varoş kadınlardan dem vuran dişi Twitter kullanıcılarının her cümlesinin "aq" ile bitmesi...
Veya İnciSözlük'ün ergen yuvası olduğunu iddia edenlerin her cümleye "beyler" diye başlaması...
Hatta sosyal ortamlarda Cem Yılmaz'ın şovunun küfürden ibaret olduğunu söyleyenlerin, dijital dünyada akla gelmeyecek küfürler kullanıyor ve bunun ekmeğini yemeye çalışıyor olmaları...
Bunları, İnciSözlük'ü, Cem Yılmaz'ı ya da herhangi bir şeyi aklamak için karalamıyorum. Fakat kendinin fotoğrafını çekip; altına kırmızı bant yerleştirip üzerine beyaz Arial bold fontuyla "Gülmedim." "Boş ver:)" gibi mesajlar yazan tiplerin komik olduğu, şovuna katılan erkeklerin kalçalarını avuçlayarak ününe ün katan Hülya Avşar'ın otorite kabul edildiği, yazar sıfatını blogunu ve diğer hesaplarını kedi, ayakkabı, kupa fotoğraflarıyla dolduran sorsan fenomen, gerçekte yalnızlığın dibini yaşayan kadınların aldığı boktan bir coğrafyada yaşamıyor muyuz?
Pekala, coğrafyadan uzaklaşalım.
Apple bilgisayarlar ile sadece üç beş sampleın birleştirilmesine müzik denilen, bir kadının kırbaçlanması da dahil bilimum tiksinç fanteziyi içeren; ataerkilliğin tavan yaptığı bir kitabın (Grinin Elli Tonu) feministler tarafından bile yılın en iyisi seçildiği, rezil mizah anlayışını esrarlı kafalarıyla birleştiren adamların filminin çok komik varsayıldığı (This Is The End) bir dünyada yaşıyor olmak, size neler hissettiriyor?
Sanat yok, savaş var.
Çünkü gerçek anlamda sanat yoksa, gerçek anlamda sanatçı da yoktur. Gerçek anlamıyla sanatçının olmadığı yerde, savaş çığırtkanlığı tüm sesleri bastırır.
Mizah yok, aptallık var.
Mizah, eleştireldir; en azından gerçek anlamda mizah, eleştiriyordur. Hiç olmadı kadın erkek ilişkilerinin monotonluğunu bile eleştirir ve bu bizi, düşünmeye iter. Güldürürken düşündürmeli gibi bir şart koşulmaz, çünkü zaten düşündürüyordur. Peki paintle yapılmış standart posterler sizi ne kadar düşündürür?
Umursamaz yaşamak güzeldir, elinizden geldiğince.
Etraftaki gelişmeleri görmezden geldiğinizi, nihilizmin doruklarını yaşadığınızı iddia ediyorsanız, her gün gazete haberlerini okuyamazsınız. Kendinizle çelişirsiniz ki zaten çelişiyorsunuz.
Çözüm var mı?
Alkol, geçici bir intihardır derler...
Alkol, kafaya sıkılan kurşunsa; blues dinlemek, bilekleri kesmektir.
Ölümle, intiharla ilgili aklınıza gelen her türlü kötü düşünceyi, aslında ölüm içgüdünüzü tetikleyen metaları tüketerek bastırmak ne güzeldir halbuki.
İyi geceler.
2 yorum:
bazen yazdıklarınıza oldukça inanıyorum ve etkileniyorum. Acımak kötü bir kelime ama size ve yaşadıklarınıza acıyorum. Bazen de sağ taraftaki "bu blogdaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünüdür" yazısını ciddiye almak işime geliyor.
o zaman hayal gücümü kullandığımı düşünmeye devam et. daha kolay olur.
Yorum Gönder