Google+ boş mideye iki duble viski: Beyin Kemirgenleri Bölüm: 25

22 Ocak 2012 Pazar

Beyin Kemirgenleri Bölüm: 25

Büstün, Lombak ve Uykusuz'dayken, Kötü Kedi Şerafettin dışında bir de, "Gittin Gideli Bebek" serisini çizerdi. Okuyanlar hatırlar belki, mevzubahis seri tıpkı "Prensiplerim Vardır"'a benzerdi. Amacım kesinlikle beyin kemirgenlerinden buraya zıplamak değil. Üç beş kelam yazar kaçarım, yarın "uçuyorum" Mersin'e.

Eh, devre arası; memleketi görmeden geçmez. Burayı okuyorlar mıdır bilmem, ancak birlikte olma ihtimalimin sıfıra yakınsadığı kadınlara; "Ben Mersin'e dönüyorum. İstanbul'a geri gelmeyebilirim." dedim bile. Tabi bu, yakınsaklık durumunda bir değişikliğe sebep olmadı. Velhasıl, gerçekten çok isterdim burayı terketmeyi; mezun olmayı, metropol hayatından en azından bir aylığına, hevesim geçene kadar kafamı kaldırmayı, lakin kısmet yarına değilmiş.
Dönerken dinleyeceğim şarkıyı da kazıdım çoktan aklıma... ""House of the Rising Sun". Büyük buhran döneminin anonim şarkılarındandır, New Orleans'ta yaşayan bir fahişenin hayatını anlatır ki, zaten hiç birimizi büyük şehre büyük hayallerle gelmiş Coyote Ugly kızlarından farklı değiliz. Belki fiziksel olarak ağzımıza tıkılan bir top veya makatımıza giren bir kamış yok; ancak psikolojide işin rengi fazlasıyla değişiyor.
Yazıya başlama sebebimse bambaşkaydı, kaydık gittik yine New Orleans'ta yaşayan bir orospunun hayal dünyasına... Bir şeyler karalamak geçiyordu aklımdan; şuna benzer.

"Gittin gideli bebek" kimseye sarılamadım, İstanbul'u benimseyemedim. İçimde kuruyup giden duyguları canlandırmak, kabaran şehveti dindirmek için bir oğul edindim; veya bir can dost. Ancak gidiyorum şimdi, bu yüzden o da ablamın evinin yolunu tuttu bir haftalığına. Az önce yeni yuvasına geçti, şimdiden özledim. Seni bu kadar çabuk özlesem belki yollarımız, zamanlarımız, anılarımız bambaşka olacaktı; olmadı, dağınık ve yarım kaldı.

Eskiden, "sen" diye hitap ettiğim kişi; karaladıklarımı ayrılmış olmamıza rağmen okurdu. Bunu nereden mi biliyorum? Kendisiyle ayrılıktan aylar sonra geçen bir diyaloğu da yazmıştım. Yazıdan iki gün sonra yazdıklarımın yanlış olduğunu, kendisini yazarsam da; "adam gibi yazmamı" söylemişti. Çünkü bahsettiğim diyalogda bir yeri yanlış anlamıştım, 8/8 hatalıydım. Bilirsiniz, kül olmuş sevişmelerin ertesinde yapacağınız en küçük hata her zaman ölümcüldür.

Velhasıl, House of the Rising Sun değil de; Georgia on My Mind veya Walking Away dinleyerek çıkarım muhtemelen yola; belki Lynyrd Skynyrd, "Coming Home". Dönüşteyse parmaklar yine House of the Rising Sun'ın üzerinde dolaşıverir.

Çok da sallayacağınızı veya dinleyeceğinizi düşünmesem de, şarkıların linkleri de aşağıda amme hizmeti bazında. "Biz, iyiydik lan biz..."

http://www.youtube.com/watch?v=mmdPQp6Jcdk

http://www.youtube.com/watch?v=BlLUMwo_VVU

http://www.youtube.com/watch?v=KJH82SPhiZM

http://www.youtube.com/watch?v=IwQgHxbjibo




Hiç yorum yok: