Google+ boş mideye iki duble viski: as sure as the sun

9 Ocak 2012 Pazartesi

as sure as the sun

rüya, uyku sersemliğinden farklıdır her zaman.
uyanınca aklınıza gelenler, kafanızı kurcalayanlar vardır. gerçekle-gerçek olmayan arasında gidip gelirsiniz durmaksızın. beyniniz bulanır, sabah ereksiyonu devreye girer biraz. daha önce yattığınız kadınları düşünürsünüz, yatakta biraz debelenirsiniz. tekrar uyumaya çalışırsınız, veya gider tuvalete; erekte aletinizle işersiniz. veya işemeye çalışırsınız...

fakat rüya öyle değildir, kabus da görseniz; oldukça akıcıdır. fiziksel değil de, psikolojik bir travma yaşarsınız kabusta. rüyada da, fiziksel değildir yaşadığınız rahatlık, psikolojiktir.

ne güzeldi... bir mail vardı, veya bir facebook mesajı. bilgisayar başındaydım. ondan gelmişti. hatta konuşmuştuk bayağı, sert başlayan; ama halimi hatrımı da soran cinsten bir şeydi. en son aradığında da bunu yapmıştı; "ne yapıyorsun?" demişti, "sinan'la rakı içiyoruz" cevabını alınca afiyet olsun da diyince; elim ayağıma dolaşmıştı. "bak, bunu daha farklı nasıl anlatabilirim hiç bir fikrim yok. ama bir daha beni arama, veya bana mesaj yazma. çünkü sana cevap vermeyince, kendimi senin gibi hissediyorum ve bu beni sinir ediyor." ayrılma sebebiniz, ihmal ise; bu sözleri duymak çok da şok etmez...

kan ter içinde değil, mutlu uyanmıştım bu sefer. afalladım; geri yattım belki benzer şeyler görürüm rüyamda diye. son izlediğim dizi "sons of anarchy"den bir iki kesit dışında hiç bir şey göremedim. erekte uyandım tekrar, en son birlikte olduklarımı düşündüm. bir iki ayrıntıyla, çünkü bu her şeyi daha gerçek kılıyordu. ne kadar ayrıntı varsa, o kadar gerçekçilik vardır. biraz daha debelendim ve bourbon'un o iğrenç kokulu mamasını, suyunu verdim. bir iki havladı, üstüme çıkmaya çalıştı ancak kafası başka bir kadın tarafından meşgul edilen evli bir erkek gibi, hissizce ittim onu. mutfağa kapattım, ve bu şarkıyı döndürmeye başladım dilimde. vazgeçmeden, defalarca... kahvaltı etmeye başladığımdaysa en sert kısım girmişti çoktan, beynimdeki hoparlörlerde;

http://www.youtube.com/watch?v=pbT-ooPlSqQ

"you’ve taken away
much more than you gave
what keeps me down
i’m lost in a rage
no one can explain
what keeps me down
what keeps you down"

Hiç yorum yok: