Google+ boş mideye iki duble viski: Ümit Karan tipi çalışmak/ders çalışmak

16 Kasım 2011 Çarşamba

Ümit Karan tipi çalışmak/ders çalışmak

Ümit Karan'ı her daim sevmişimdir... Alemci futbolcuydu, idmanlara gelmezdi falan da; "Metin Oktay neydi?" diye sorarım Galatasaray taraftarı arkadaşlarıma bu muhabbet açıldığında. Ümit, son dönemleri hariç; golünü yazar mıydı, yazardı. Benim için de bu önemliydi. Galatasaray forması altındaki başarılarını bir kenara bırak, onun bu alemci tavrını sevmiştim ben. Bu Eric Cantona tavrını... Ama -sonucu hala açıklanmamış olsa da- lanet olsun ki şikeyle, bahisle adını kirletti. Yazık etti kendine ki ben, ondan daha fazla üzülüyorum bu duruma.

Gelgelelim, Ümit Karan tipi çalışmak nedir?
Samet Aybaba zamanında anlatmıştı...

"İdman 09.00'da başlar... Ümit 10.00'da gelir... Üstünü başını değiştirir ağır ağır, saat 10.30 falan olduğunda; tesisten bir kahve alır, önce onu içer. 11.00 gibi, yavaştan idman sahasına girer. Gezinir, gerinir. Hafif düz koşu yapar, arkadaşlarıyla şakalaşır. 12.00den sonra nasılsa yemek saati geldi diyip yemeğin başına otururdu... Ümit idman yapmazdı."

Açıklamaları tam olarak bu değildi belki, ama Ümit yetenekti. En azından topu ayağında geveleyen forvetler gibi değildi. Varsın auta çıksın top, farketmezdi onun için. Vururdu çatırt diye. "Van Basten misin Ümit?" denmişti zamanında ona...

Şimdi kendime bakıyorum da, benim içimde de bir Ümit Karan var lan. Yetenekli değilim ancak size iki örnek vereceğim...

İşyerimde, mesai 8.30ta başlar... Ben, 9.15-9.30 gibi ofiste olurum. Az gerinirim, yoldan aldığım simit poğaçayı masama koyarım. Tuvalette yüzümü yıkarım... Bilgisayarın açılmasını beklerim. Bilgisayar açılır, dikkat çekmemek için telefonumdan kontrol ederim mailimi facebookumu. Gerine gerine, esneye esneye bir şeyler yapıyormuş gibi davranırım saat 10.00'a kadar. 10.00'da çay molası başlar. 10.00'dan 10.30'a kadar çay içip, öğle arasına kadar olan bir buçuk saatte didinir, bir şeyler yaparım çok kasmadan... Ha ama yalan yok, öğleden sonra; aldığım ilaçların aptallaştırıcı etkisine rağmen; performansım tavan yapar.

Okulda mı? Kütüphaneye giderim... Önce bir çay alırım. Onu yudumlarım inceden inceye... Sonra günün gazetelerini incelerim. Mailimi kontrol ederim. Arkadaşları ararım ne zaman geleceksiniz diye... Takılırım bir yarım saat daha ve bir bakarım ki, geldiğimden beri 2 saat geçmiş. Çalışmaya oturmadan önce bir çay daha... Döngü uzar gider.

Yalnız sıkıntı şu ki, Ümit başarılıydı... Ya ben? Yetenek de yok ki?

Hiç yorum yok: