Gerçekten ne ister?
Para?
Mevki?
Şan, şöhret? [15 Minutes of Fame? Andy Warhol?]
Aşk?
Dostlar?
Arkadaşlar?
Drama?
Bana kalırsa; hepsini ister... Doyumsuzdur, bu doyumsuzluk tiksinti yaratır bir yerden sonra. "Sex, drugs, rock n roll istiyorum abi ben yeaa" diyen genç, bunu dediği an muhtemelen vapurla mı; yoksa otobüsle mi karşıya geçmesi gerektiğini düşünüyordur salça olduğu hatuna bakarken. "Basit bir hayat istiyorum, Ege'ye taşınacağım." diyen metropol kadınınınsa aklında taşınacağı Ege kentinin isminden ziyade; ertesi günkü seansta masajdan sonra duşa girerse üşütüp üşütmeyeceği vardır. Samimiyetsizlik hakimdir... Belirli bir kesimde değil; her yerde. Acıdır, onların bu samimiyetsizliklerini, yalanlarını veya herhangi bir durumu abartmak üzerine fazlasıyla sarfettikleri çabayı görmek. Daha acıdır, onlara -her ne sebeple olursa olsun- muhtaç olduğunuzu farketmek. Çünkü savaşırsınız, parçalamaya çalışırsınız, uzak durmayı denersiniz; beceremezsiniz. Siz de onlardan birisinizdir doğa itibariyle ve sevişmek, konuşmak, paylaşmak istersiniz alayından tiksinseniz de.
Kontrolünüzün dışına çıktığı için bu durum; çıldırırsınız. Eski bir söyleyiş vardır, "Ne senle, ne sensiz..." şeklinde. Aslına bakarsanız bu söyleyiş sadece manitasal faaliyet için değil; aynı zamanda tüm insanlık için söylenmiştir be... Ne senle, ne sensiz...
Başım ağrıyor. 18 yaşını aşmış herhangi bir kadın gibi "migrenim tuttu" diyemeyeceğim; fazla düşünmekten beynimin patlama kıvamına geldiğini veya kulaklarımın içinden akacağını düşünüyorum ara ara ve dayanamıyorum. Memleketim Mersin'in vazgeçilmez özdeyişi "Dalgana bakacan ortak!" bile geçerli olamıyor, dalgama bakamıyorum ben ortak. Düşündükçe deliriyor; delirdikçe yazıyor, yazdıkça kendimi bitiriyorum.
Sonuç olarak ne istersiniz biliyor musunuz? Hepsini birden. Şan, şöhret, para, saygı, dostluk, aşk, ilişki, çoluk çocuk belki, mevki... Ama bilmezsiniz ki; hepsi, aslında bir hiçtir. Hepsi yoktur, hiç biri de yoktur. Sadece ve sadece sizin ucuz bir romantik komediden fırlamış hayalleriniz vardır. Özelden halka açığa çıkarmaya çalıştığınız özel hayatınız vardır. Pornografiniz vardır. Kendi kendinizi ifşa, ve bir takım evreler sonunda imha etmeniz vardır. Hepsi yoktur. Çünkü kimi vardır, kimi yoktur. Hepsini birden istemek aptallıktır.
Noktayı koymadan önce bir altyazı geçelim İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde yaşanan porno skandalıyla ilgili. Bu okulla uzaktan yakından alakası olan herhangi bir dostuma "Hayırdır ne iş?" diyecek sığlığı göstermedim. Ayıplamadım mevzuyu da. Ancak hadiseden haberdar her erkek gibi hatunu araştırdım. İsmi Elif Şafak Urucu imiş. Öncelikle izlemeyenler için bir not düşelim burada: o hatundan dövmeleri çıkart; makyajı temizle; bildiğin bizim köydeki Sevim. Fikir baştan aşağı aptalca. "Sex sells"'i bu denli kullanıp üzerine de "İsmimi kodlama şeklinde yazmayın, esas o şekilde zayıf görünürüm." diyen amatör pornstar kızımıza da bir çift lafım var; doğru söyle, sen de 15 dakikalık şöhrete sahip olmak istedin değil mi? Andy Warhol göndermesini boşuna yapmadık anam başlangıçta. Hadi şimdi siktir git "para için yapmamış ama özgür iradesi için bikbikbik" diyen hayranlarınla beraber. Ha bir de; o amatör fotoğrafçılarına söyle de, pro makinalarını auto modda kullanmasınlar. Maymun iştahlı sanatınıza kafam girsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder