İş görüşmesinden çıkmıştım. Sporla ilgili bir websitesinde stajyer olarak başlamayı planlarken, "Kısa zaman içinde yurtdışına gideceğim." diyerek "dürüst" kartını oynamış ve "Başka bir formül düşünelim öyleyse." cevabını almıştım. Bir köşe teklif edip, kısa zamanda bir deneme yazısı göndermemi istediler. Bu durumu ailemle paylaştığımda duyduğum cevap beni fazlasıyla onore etmiş olacak ki, kahve içmek için girdiğim Beşiktaş Thales'te, bira söyledim.
Bir kadınım vardı. Yaşadıklarım, yazdıklarım, yattıklarım sebebiyle beni eleştiren, bana güvenemeyen... İkinci ya da üçüncü biraya başlamıştım. Etrafımda bir sürü kadın vardı. Çıtır, sarışın, esmer, kumral, iri göğüslü, tahta göğüslü, zayıf, şişman, uzun, kısa...
Nasıl başladığını bilmiyorum, ancak yaklaşık iki aydır her dışarı çıkışımda göz tacizine uğruyorum. Durumdan da fazlasıyla memnunum... Sarışın bir kadın gördüm. Bir mini şort ve askılı badi giyiniyordu. Kocaman renkli gözleri, genç olduğunu gösteriyordu. Bir, iki, üç, dört, beş bakış ve ardından sürekli bende olan gözleri. Telefonla oynarken, karşısındaki; kendinden kısa elemanla konuşurken, yemeğin yanında söylediği kolasını yudumlarken, sigarasını yakarken... Dayak yemezdim, çocuğu da rahatlıkla devirebilirdim fakat mekandan kovulmak, evsiz zamanlarımda içebildiğim ve havadar tek mekandan kovulmak anlamına geliyordu. Çişim geldi. Tuvaletin yolunu tuttum.
İşedikten sonra yüzümü yıkadım, biraz ayılmak için. Kapının önünde bekliyordu, açık ayakkabısını giyinmeye çalışıyor, ayakkabının arka kemerini düzeltiyordu. Kapıyı açıp "Ladies first." dedim. Aldığım cevap ise başarısız bir Kazanova'dan farksızdı.
-Ben seni bir yerden tanıyorum.
-Nerde okudun?
-Sen nerde okuyorsun?
-Bitti galiba benim okul. ("benim okul" yerine bir üniversite yerleştirin)
-Oradan denizci arkadaşlarım var.
Dik durup, onu arkamda bırakarak, "çok ilgilenmiyormuş" kisvesiyle konuşmaya devam ettim. Personelinden müşterisine bütün bar bana bakıyordu. Masama geçtim, çok konuşmadan.
Tanışıyor olmak, bana bakarken gülümsemesine sebep oluyordu. Karşısında oturan hobbit, yüzünü okşarken bile bana bakıyordu. Belki de kısa erkeklerden hoşlandığını düşünüp, herifle bir ilişkiye başlamış ve şu an ayrılık konuşmasını yapıyordu.
Sinirlendim. Hıncımı çıkarmak için hesapta kız arkadaşıma sadece sikiş ve alkolden ibaret olmadığımı yazmaya başladım. Son bir senede yediğim her boku, yaşadığım her acıyı anlatıyor, anlattıkça; onun yaşadıklarımı küçümseyen cevaplarına sinirle karşılık veriyordum. Kafamı kaldırdığımda çıtır sarışın gitmişti. Alkol komasına kadar içtiğim geceyi, hesabı sonradan buluştuğum eski sevgilime bırakarak bitirdim. Boktan bir haldeydim ama alkole ihtiyacım devam ediyordu.
Cebimdeyse sadece 5 lira kalmıştı. Turgut Abi'nin, daha doğrusu Kartal Birtek Shot Bar'ın yolunu tuttum.
-Abi hiç param yok, en küçük birandan doldur bana.
-Ne gerek var? diyip bir yetmişlik doldurdu.
İçtim, ikinciyi de içtim. Arkadaşlarım, beni kurtarmaya geldiler. Onlar da içti. Hesap ödeme faslında da Turgut Abi, kendisine neden Turgut Reis dediğimi gösterecek bir inceyle "O bende, geri kalanını verin." dedi beni göstererek. Hesabı ödediler ve çıktık. Cihangir'e, Oscar'ın evine kendimi attığımda, onun aldığı vodkayı açtım, doldurdum, sızmışım.
Sabah, örnek yazıyı yazmak için Emre'nin ofise gittim. Akşamdan kalmalıkla yazıyı bitirdim. Ofisten çıkıp, çiviyle çiviyi sökmek için yine Thales'e geldim.
Belki sarışını bir daha görürdüm. Görmedim... Karşımda oturan tombik esmerin bacaklarını izleye izleye içtim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder