Bir alışkanlığım var, kusmak.
Sigara içmek gibi bir hal almaya başladığı aşikar. Kendimi, kusmamak için çok zorladığım da öyle... Başlangıçta teşhisler kondu. Aşırı alkol tüketimi, stres, sosyal bunalım ilk akla gelenlerdi. En mantıklı bulduğum teşhis kesinlikle stresti. Stresten kurtulmak için okuldan kurtulmak gerekliydi. Okuldan kurtulmak için, mezun olmak gerekliydi. Mezun olmak içinse ders çalışmak gerekliydi. Ne öğrenci evleri ya da kütüphanelerde topluca ders çalışmayı, sigara molalarında geyik yapmayı sevdim, ne de iki üç posta otuz biri, çalışmaya ara verdiğim zamanlarda hiç etmeyi... İlgimi çekmedi hiç bir zaman, mühendis gibi düşünmedim.
Bir ürünün, nasıl ortaya çıktığı, ne gibi süreçlerden geçtiği değil; oturduğum bardaki kadınların hangilerinin alttan destekli sütyen giyindiği, hangi erkeklerin, kadınlara yaklaşabilmek adına nasıl şaklabanlıkları, avuç içlerinden ter damlaları dökülürken yaptıkları ilgimi çekiyordu.
Konsantrasyon problemim vardı. Alkoliktim ve dibi yaşıyordum. Yedi senelik cehennem hayatını yaşayan bir Terrible Tommy olduğumu unutuyordum, mezuniyet yaklaştıkça.
Stres? Sebepler arasından ilk stres çıktı. Son finalime iki hafta önce girdim. Tesadüf odur ya, on yıl boyunca beklediğim bir kadın vardı. Girdiğim finalin ardından, arkadaşımdan çaldığım üç Cipralex'i, üç birayla yuvarladıktan sonra kustum, çamur gibi ağzımla dolanırken Sinan'ın evinde, karşıma çıktı. Bu sefer o beni aramıştı. Çat-pat, pat-küt, soundtrackinin "Can't Get Enough of Your Love" (The Afghan Whigs yorumuyla ama!) olduğu bir "şeye" başladım. Ama iyiydi. Ona ilk kez bu kadar yakındım, okulum -hesapta- bitmek üzereydi. Bugün onu servise bıraktıktan sonra gelen kusma isteği (önceki gece de çok içmemiştim) ile stres tamamen sebeplerden eleniyordu. Beş, on, on beş dakika, kan ter içinde tuttum kendimi ve ağzımı.
Hayatımda 2. kez; bunu başarıyordum. İlkinde de halamı havaalanında beklerken becerebilmiştim bunu, sabahın altısında; bir dünya kafayla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder