Google+ boş mideye iki duble viski: Garip...

10 Ekim 2009 Cumartesi

Garip...

Uzaklaşmak istiyorum... İş, güç, ders, arkadaş, dost demeden...
Yanlış coğrafyada yaşıyor olduğumu düşünmüyorum aslında. Tamam örf ve adetlere, gericiliğe falan çok sövdüm de bu seferki farklı...
Sırtım yine yaslandı duvara, çünkü şartlar bunu gerektirdi. Ayrıca, şimdiye kadar ne zaman yoğun olsam; yapacak bir sürü iş, çözülmesi gereken bir sürü sorunum olsa; duygusal çöküntü içinde olsam, veya -en kötüsü- bunların hepsi üstüste gelse, bunlarının hepsinin üstesinden de tek başıma gelmeye çalışırdım. Hani vardır ya tek tabanca diye bir terim... İşte beni tanımlayan buydu. Ne ciddi sorunlarımı ve diplerimi insanlarla çözmeyi severim, ne de onların kafalarını bu sorunları anlatarak ütülemeyi... Ve görünen o ki, şimdiye kadar hep üstesinden geldim bir şekilde, hep mutlu olmasını bildim.
Ama dedim ya, bu seferki farklı... Çünkü bu sefer yaslandığım duvarın da yıkılmak üzere olduğunu hissediyor, önümü göremiyorum. Nefes alamıyorum.
Kurulu düzenimin sürekli değişmesinden, öğrencilik hayatından, ülkemizin yerlerde gezinen yaşam standartlarından, dengesiz ve kafamı meşgul etmekten başka bir işe yaramayan, kapıdan kovulunca bacadan girilen kadınlardan, çevremdeki; kaçtığım zaman "böyle uygun gördü böyle oldu" diyeceği yerde "nerelere gittin bizi bırakıp?" diye ağlayacak olan insanlardan... Sırf şekil olsun diye beni özleyeceğini iddia edeceklerden...
Şu anda beni buraya bağlayanlara bakıyorum da, fazlasıyla sınırlı... Üç beş yakın dost ve deniz kenarından ibaret.
Kaçtığım yerde hayat standartlarım çok mu yükselecek? Bilinmez... Ancak başıma buyruk olmanın, kimsenin yükünü taşımıyor olmanın rahatlığını hissedeceğim...
Nereye mi kaçarım? Bilinmez.
Peki kaçar mıyım gerçekten de? Belli olmaz...

Hiç yorum yok: