Google+ boş mideye iki duble viski: Depozitolu şişelerin iadesiyle alınan on üç bira

23 Temmuz 2013 Salı

Depozitolu şişelerin iadesiyle alınan on üç bira

Nasıl oldu bilmiyorum, ama evsizlik beni mutlu etmişti. Oradan oraya sürükleniyordum. 
Yaklaşık bir ay oldu evimi kapatalı. Ablamdır, Feyzi'dir, Yusuf'tur, Mersin'deki evdir. Hep, bir yerler oldu kalacak; hep de bir yerler olacak, kalacak. Ancak bu düzensizlik, fena sekteye uğrattı işte. Yapamıyorum. Sevişemiyorum, sevişmekten de öte; yazamıyorum. 
Şikayet etmeyi sevmiyorum, ancak şikayet etsem de USB girişleri çalışmayan bir bilgisayarım ve fare deliğinden farksız, şişelerin dekor; demirbaş haline geldiği bir yuvam vardı. Bir fare deliğinden farksızdı ancak benimdi. 
Şimdi o yok. Onun yokluğu, psikolojimi fena yapıyor. Yazamıyorum, uzak geliyor. Farklı bilgisayar, farklı oda; alışılamayan atmosfer. Deftere kitaba karalamaksa üşenmeme sebebiyetin baştacı. Oradayken zaten yabancıydım insanlara, fakat oradan da ayrılınca kendime yabancılaştım.
Nereden bilebilirdim ki, o içi kül dolu; çekirdek kabuğu dolu klavyenin benim en büyük motivasyonum olacağını. Her gece, alkolün de etkisiyle yatağa girerken; "Yarın yazacağım." diyorum. Hiç bir yarın, yazabildiğim bir yarın olmuyor. Hayatım; nefret ettiğim akıllı telefonda geçiyor. 
En kötü incesi ne biliyor musunuz bu, hayatıma dair küçük ayrıntının? 60 sayfada tıkandım. İngilizce yazıyordum, kitap olacaktı. Kısa kısa hikayeler; önce İngiliz, İrlandalı, Amerikalı arkadaşlarım tarafından kontrol ediliyor ve bana ulaştırılıyordu. Yorumlar pozitif yöndeydi, hatta zerre inanmasam da Tarot falı bakan arkadaşım; "Hislerini takip et, o hislerle dünyaları kazanacaksın; sadece farkına varman gerekiyor." diyordu. Yazmaya teşvik ediliyordum, ama yazamıyorum işte bir aydır. O proje, daha doğrusu köşeyi dönüverme planı kalakaldı öyle. Deri kaplı not defterimde yazdıklarımı bile geçiremedim bilgisayara, dijital ortama... 
Daralıyorum. 
Bir sarhoşum ben, sarhoş bir mühendis ya da sarhoş bir yazar değil. Sadece bir sarhoş oluyorum hep. Kurulamayan bir saatim var işte; her kurduğumda alarmını, ötmüyor. Umutlarla yatağa giriyor, alarmın çalmamasıyla uyuyakalıyordum.
Değişecek mi, bilinmez. Silkelenmem lazım; alkolik olmaya bir adımım kaldığı için değil, yazamadığım için. 


Hiç yorum yok: