Google+ boş mideye iki duble viski: Mart 2009

22 Mart 2009 Pazar

Hasta zihniyetler gerekli iradeler...

Son 3 haftamı ev ve okul arasında geçirdim. Geçen pazartesi iki yağlı kazık vizeye(İKİ SÜPER FİLM BİRDEN misali aynı güne koymuş hocalar vizeleri) gireceği için haftasonu dışarı çıkamamış bu bünye, yine iki vize sebebiyle bu haftasonu da çıkmadı dışarı.. "Ee ne var bunda hepimiz öğrenci olduk" dediğinizi duyar gibiyim... Haklısınız, hepimiz öğrenci olduk da benim dışarı çıkmamak kavramım biraz farklı işte... [Dipnot olarak düşelim Galatasaray'ın Hamburg'la oynadığı maçları kafelerde birahanelerde izledim ama perşembe oynandı maçlar, haftasonundan sayılmaz onlar da yani]
Hasta bir bünye oldum ben, kapanmayı çok seviyorum. Cuma akşamı eve dönerken 3 paket sigara, 2 ekmek ve 2.5 litrelik kolayı kaptım marketten, eve geldim baktım her şey yerli yerinde; bu 3 eksiği de az önce kapatmışım. Tamam dedim maraton başlıyor işte... 2*45 dakika ders, 3 saat pc, yani iki ileri üç geri kombinasyonuyla "ders çalışmaya çalışıyorum". Yakın bir arkadaşım aradı, her zamanki heyecanlı ses tonuyla...
-Efendim?
-Napıyosun laaaaaaan?!
-Napayım oturuyorum evde mal mal.
-Oğlum bugün ERASMUS PARTY(bu kısmı vurgulayarak söyledi) var, ben Taksim'de içiyorum Old School'da, gidelim mi akşam?
-Ulan son gittiğimizde 15 erasmuslu erkekle 1 türk kızı mal mal oturuyordu Leman Kültür'de... **
-Ama bugün cuma abi! Full çeker bence bugün. Zaten saat 10 11 gibi gideceğiz mekana!
-Tamam o zaman sen bi dışarıdan bakarsın 10 gibi, ona göre ben de evden çıkarım.
-Ok anlaştık.

**: Evet daha önce gitmiştik bu tarz bir partiye. Aynı yer, organizasyon da aynı. Gittik üst katına çıktık Leman Kültür'ün, It's Always Sunny In Philadelphia'da kahve dükkanında çalışan ve Charlie'nin ilgisini fazlasıyla üstüne çeken kız misali Leman Kültür'de çalışan ve harbiden ilgi çekebilen, tatlı garson kız buyur etmişti bizi üst kata. Ancak beklediğimizle gördüğümüz arasında dağlar kadar fark vardı. Bizim gibi ortam aramaya gelmiş 5 6 sap, ama yabancı. Onun dışında bir tane gözlüklü ve İTÜ'lü potansiyeli yüksek kız, bir tane kızlı erkekli grup(evet bunlar finlandiyalı'ydı işte, şaka lan ne fin'i. bariz türk'tü bunlar, partinin konseptinden belki arap yapabilrsin çok çok ama hepsi o)... Tayfa bu şekildeydi ve biz oturup en azından bir çay içme nezaketini bile göstermeyip geri aşağıya indik ve iyi geceler dileyip çıktık mekandan.

Saat 11 oldu, aradım arkadaşı... Maratona kurt düşürmeyi becerebilen party monster modelindendi bu arkadaş.
-Naptın baktın mı?
-Yok ya eve dönüyorum. Ama baktım, dışarıdan baktım üst kat kalabalık görünüyordu da millet oturuyordu. Ama ben sana söyleyim 2 saat sonra kopar orası.
-Doğrudur. Neyse başka bahara hadi gömdüm.

Cuma'yı böylece sağlama almıştım, saat 11'di, zerre çalışmamıştım ama yarın olsundu.. Çalışacaktım!

Erken uyandım, sıradan cumartesi günlerinin aksine, 2 ileri 3 geri taktiğiyle belli bir noktaya gelebilmiştim. Ama akşam oldu efkarlandım, bakkaldan bira söyledim. Akşam başladım demlenmeye.. Bu zaman dilimi içerisinde arayan soran da olmadı, evde kalmaya olan bağlılığımı kaybetmedim harbi harbi. Akabinde ertesi gün kekremsi bir tat vardı ağzımda, uyan dişleri fırçala cart curt, geçtim bilgisayarın başına... Taraftar arkadaşlarımdan biriyle birbirimizi gaza getirdik.
-Asıl taraftar böyle zamanda takımına sahip çıkar!
-Evet!
-Gidiyor muyuz maça?!
-Gidiyoruz anasını satayım!
-İşte bu!
-Bilet var mı peki sende?
-Yoook... Sende?
-Yook...
-Tamam yine buluruz birahane bar bişey...
-Anlaştık...

Şimdi saate bakıyorum, 17.16... Aklım maçtayken çalışabilir miyim artık? Pek sanmıyorum. Maçtan dönünce? Dexter'la Nip Tuck var, ondan sonra da yatarım herhalde yarın sabaha ders var. Çalıştım mı haftasonu? Toplasan 6 saat çalışmamışımdır. Ulan peki neden bu işkence, neden bu eve kapanma, kendini müebbet hapis hissetme merakı... Aptallığıma doymuyorum hakikaten. "Peki e be angut kendi iç hesaplaşmanı niye bize anlattın?" diye soracaksınız. Bilmiyorum, içimden geldi ulan işte. Onun dışında bu yazıyı öğrenim hayatında dershaneye gitmiş herkesin görmüş olabileceği bir yazıya gönderme yaparak tamamlıyorum...
"Ali'yi tanıdınız mı?"****

****: Dershanelerin matbaasında rehberlik amaçlı basılan kitapçıdaki bir yazının başlığı. Genelde "Ali bugün sabah uyandı. Kahvaltı etti, en sevdiği çizgi filmi izledi, uçan kuşu skti, tazı tuttu vs
vs"

şeklinde başlar ve sonunda Ali'nin ertelemeyi seven tembel bir o.ç. olduğunu hatırlatır, hepimizin içinde yaşadığını vurgularcasına da "Ali'yi tanıdınız mı?" diye sorarlar bu yazıda.

NOT: Devrik cümleler ve anlatım bozuklukları için kusura bakmayın.